26 Mayıs 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Aman kul hakkı! Aman kul hakkı! Bak sana haber vereyim.
Hazret-i İmâm-ı Şâfiî, kendisi kutbü'l-aktâbdandır, kutubdur ve kureşîdir. Yani İmâm-ı Şâfîi büyük veliyullahdır. Ölürken demiş ki, "Seyyide Hâtun namazımda bulunsun" demiş. Seyyide bir hâtun var, evlâd-ı Muhammed'den, seyyide. Hazret-i İmâm-ı Şâfîi, kureşî, kadın da seyyide yani Resûl-i Ekrem'in sülâlesinden. Demiş ki, "Aman Seyyide Hâtun, öldüğüm vakit benim namazımı kılsın" demiş, ricâ etmiş. Cenâzede yani İmâm-ı Şâfîî'nin namazında, yüz yirmi bin kişi bulunmuş, yüz yirmi bin. Nerden haber aldın diye sormuyorsun. Saydılar mı acabâ? Şimdi haber vereceğim. İmâm-ı Şâfîî'yi ma'nâda görmüşler. "Yâ İmâm, Allah sana ne muamele etdi?" demişler. "Seyyide Hâtun benim namazımı kıldığı için, Allah beni affetdi. Benim üzerime yüz yirmi bin kişi namaz kıldı. Benim namazımı kıldıkları için de benim yüzümden Allah onları affetdi" demiş.
Bir gece İmâm-ı Şâfîî, bu Seyyide Hâtun'a rüyâda görünmüş. "Yâ Seyyide! Filanca köye git. Orada bir kadın var, o kadının ineğini çaldılar ve yalancı şâhid getirdiler. Ben Mısır kâdısı idim. İneğin kadına âid olduğunu biliyordum ama onlar yalancı şâhid getirdikleri için ineği hırsızlara vermeğe mecbûr oldum. Verdiğim için şimdi mes'ulüm. Allah rızâsı için, git o kadını bul, benim nâmıma bir inek al, ona ver" demiş. Seyyide Hâtun, "Gitdim" diyor, "Kadını buldum, bir inek aldım kadına verdim, Hazret-i İmâm'ı mesûliyyetden böylece kurtardım" diyor.
Adamın aleyhinde konuşuyorsun, hak-hukûk meselesi bu. Gıybet ediyorsun, iftirâ ediyorsun, bilmediğin görmediği halde. Temiz giyinmiş birini görünce, "Hımmm, çalmışdır" diyorsun. Ne biliyorsun ulan! Kadın biraz temiz giyinmiş, "Gâliba fâhişe". Aaa! Bilmediğin kişinin nâmûsu hakkında konuşursan, dünyâ ve âhiretde Allah lanet ediyor, üzerine lanet var senin. Gözünü, dilini katiyyen sakın böyle şeylerden!
Bak bir şey daha söyleyeyim de sonra geçelim, konuşalım, sözümüze devâm edelim. Resûl-i Ekrem, sallallahu aleyhi vesellem, bir gün ashâbına "Müflis kim?" demiş. "Men lâ dirheme velâ metâ' yâ Resûlallah". Yani "Parası malı mülkü olmayan müflisdir" demişler. Efendimiz "Hayır, o dünyâ müflisi, ben size âhiret müflisinden bahsediyorum" buyurmuş. "Allah ve Resûlü bilir" demişler.
İyi dinle şimdi, kulağını benden yana ver!
Bir adam yevm-i kıyâmetde, namazıyla, orucuyla, zekâtıyla, haccıyla gelir. Fakat ahlâkı dürüst değil, onu kırmış, onu dövmüş, onun malını gasb etmiş, onun iffeti hakkında konuşmuş. Hak sâhibleri de gelirler. Bu adamın yapdığı hayır hasenâtı Allah bunlara hak mukâbilinde verir. Yeterse ne a'lâ. Yetişmezse, hak sâhiblerinin günâhını alır, buna yükler. Sonra cehenneme yüzüstüne atılır. Bu adam iflâs eder. İbâdetlerinin karşılığında hiç bir şey alamaz çünkü hepsini başkalarına dağıtdı.
Ekseriyâ namaz kılan mü'minlerde bu hâlleri görüyoruz ki müslümanlara hiç yakışmaz. Mücerred savm u salât u hacc ile iş bitmez, irfân gerekdir, insânlık gerekdir. Bunlar erkân-ı İslâm'dır. "Efendi, sen namaza kıymet vermiyor musun?". Ne demek namaza kıymet vermemek. Namazın ne olduğunu biliyor musun? Dînin direği. Allah Celle Hazreteleri, Kur`ân-ı Kerîm'de seksen üç yerde namazdan bahsetmişdir. Aynı zamanda mü'minin mi'râcı, dînin direği, Resûl-i Ekrem'in gözü nûru, "Es-salah kurratü aynî" buyuruyor. Ama bu namazı sen kaybedeceksin. Niye? Çünkü onun hakkını yedin, hakkını yediğin için o hak sâhibine senin namazını verirler. Yeterse ne a'lâ. Yetmezse onun günâhını alıp sana yüklerler.
Aman kardeşlerim! Zaman seriyyü'l-zevâldir yani hemen gelip geçicidir. Dün biz çocukduk, mahallelerde oynuyorduk, sonra genç olduk, sonra dinç olduk, sonra ihtiyâr olduk, şimdi yürüyemiyoruz bile. Ben bu câmide müezzinlik yapdım, 1938 senesinden 48'e kadar. Ondan sonra başka câmiye imâm oldum gitdim. Şimdi bak yürüyemiyoruz. Bak, zor gelip gidiyoruz. Çizmeleri giydik, Edirnekapı'ya doğru döndük. Hepimiz böyle. Hemen geliyor. Pâdişah demez, kıral demez, reisicumhur demez, paşa demez, hacı demez, hoca demez, şeyh demez, doktor demez, yakaladı mı götürüyor. "وَلَوْ كُنْتُمْ ف۪ي بُرُوجٍ مُشَيَّدَةٍۜ velev küntüm fî burûcin müşeyyede". Demir kalelere girsen, burçlara çıksan, semâya çıksan ecel seni bulacakdır.
Bunu niçin söylüyorum? Ramazandan sonra da böyle namazınıza abdestinize dikkat edin, ahlâkınızı düzeltin, son pişmanlık fayda vermez. Bir çok insan şimdi kabristanlarda ellerini ısırıyor "وَيَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلَى يَدَيْهِ ve yevme ye'uddü'z-zâlimü 'alâ yedeyhi". "Filancayla niye arkadaşlık yapdım ben dünyâda" diyerek kabirde ellerini ısırıyor. Yaa! "Niye filancayla arkadaşlık yapdım" diyor. "Beni yoldan çıkardı" diyor. "Allah'ıma karşı beni isyân ettirdi" diyor. Ellerini ısırıyor, sakallarını yoluyor. Üstlerinde çiçek ekili. Kabirlerini güzel süslemişler, elli bin liraya, yüz bin liraya, beş yüz bin liraya. Altına bir faydası yok! Kabrin içerisi harâb olmuş. İçerisi yılan dolu! Dünyâ yılanı değil, ondan bahs etmiyorum. Herkes yılanını buradan götürüyor. Ateş dolu! Fırındaki ateşden bahs etmiyorum, cehennem ateşinden bahs ediyorum. Herkes cehennem ateşini buradan götürüyor.
www.muzafferozak.com