Muhabbet Eyledi Mevlâ Biline Kenz-i Lâ Yefnâ

11 Temmuz 2017 tarihinde yayınlanmıştır.

Vahdet

NUTK-İ ŞERÎF
ve
ÎZÂHI

Muhabbet eyledi Mevlâ biline kenz-i lâ yefnâ
Buluna der-i irfânı çıkıp gencîne-i ahfâ

Hazret-i Şeyh, "küntü kenzen mahfiyyen" diye başlayan "Ben gizli bir hazîne idim bilinmeyi murâd ettim" meâlindeki hadîs-i kudsî ile beyân olunan hakîkate işâret ediyor. Cenâb-ı Hakk'ın âlemi yaratmakdan murâdı bilinmek istemesidir. Tıpkı gizli bir hazînenin ortaya çıkartılmasıyla herkesin o mücevherleri müşâhede edebilmesi gibi...Bunu büyük bir san'atkârın eşsiz bir eser ortaya koyarak kendisini meşhûr etmesine de benzetebiliriz.  

Tecellî eyledi zâtı 'amâdan bî-nihâyâtı
Merâtib oldu gâyâtı metâlibce bilâ-ihsâ

Sôfiyyede "amâ ﻋﻤﺎﺀ", "âlem-i lâhût"a tekâbül eder ve buna "Zât-ı sırf", "Lâ teayyün" veya "ehadiyyet mertebesi" denir. Bu mertebede hiçbir şey yaratılmamış, yani zuhûr etmemişdir. Bu mertebeden sonra sıfatların ve isimlerin zuhûr ettiği mertebeler gelir ki bunlar da "Vahidiyyet", "Ervâh", "Misâl" ve "Şehâdet" mertebeleridir...Âlemin görünen kısmı, şehâdet âlemidir ve bu âlemde ne varsa hepsi Cenâb-ı Hakk'ın sıfatlarının ve isimlerinin tecellîlerinden ibâretdir...

Velî zâtı ganîdir lâ te'ayyünde te'ayyünden
Sıfât esmâ eder vahdet yeminde mevcler peydâ

Ehadiyyet mertebesinde zuhûr olmadığı için Allah bilinemez. Allah, isimleri ve sıfatları ile zuhûr edince bilinir. "Ehadiyyet" mertebesini durgun bir okyanusa benzetirsek sıfatların ve isimlerin tecellî etmesini o denizin dalgalanmasına benzetebiliriz...

Bu eşkâl ile elvân u suver esmâsının zıllı
Televvün-i perde-i imkânda bahr-i zâtı müstagnâ

Gördüğümün her şey, cisimler, şekiller, renkler   Allah'ın isimlerinin gölgeleri, yansımaları yani tecellîsidir...Halbuki zât âlemi diye tabir edilen ehadiyyet âleminde bu çokluk ve çeşitlilik yokdur...

Anın gayb-ı guyûbudur zuhûr eden sıfâtında
Tecelliyât-ı evsâfın zuhûru mazhar-ı esmâ

Hakk'ın sıfatları, gaybın da gaybı diye tabir edilen ve künhüne hiç kimsenin vâkıf olamayacağı Allah'ın zâtından zuhûr eder...Hakk'ın sıfatları da isimleriyle ortaya çıkar... 

Velî esmâsıdır a’lâ vu esfel zâhir u bâtın
Tecelliyât-ı esmâya mezâhir hilkat-i eşyâ

Allah'ın binbir ismi vardır ki her biri ayrı bir sıfata işâret eder. Hakk'ın isimleri ise mahlûkât ile ortaya çıkar... 

Bu eşyâdan görüp esmâ müsemmâdan da evsâfı
Sıfâtından tecelliyât-ı zâtdır menzil-i aksâ

Böylece yaradılmış olanlarda Hakk'ın isimlerini müşâhede edip, o isimlerin hakîkatlerinden de Hakk'ın sıfatlarını anlamak mümkündür. Marifetin en yüksek noktası ise sıfatların zuhûr ettiği zât tecellîlerine ârif olmakdır...

Vücûb-i imkân-ı kavseyni mukâbil gör bu cem’ içre
"Ev ednâ" sırr-ı furkânîde fark et matlab-ı a’lâ

"Vücûb" ve "İmkân" sôfiyyeye mahsûs tabirlerdir. "Vücûb", Allah'ın zâtına,  "İmkân" ise Allah'ın yarattıklarına işâret eder...Bu iki kavram iki yay gibi tasavvur edilir ve bunlara "iki yay" anlamında "Kavseyn" denir. Seyr-i Sülûk bu iki kavis arasında yapılır yani kesretden vahdete gidilir, sonra vahdetten tekrar kesrete dönülür...Kesretden kurtulup vahdete ulaşan sâlikin eriştiği makâma da "cem' makâmı" denir...

Kime zâhir ola zâtı unutur cümle lezzâtı
Hemen Sâmî Niyâzî sırr-ı irfân ile ol dânâ

Cenâb-ı Hakk'ın zâtı ile tecellî ettiği kişi, dünyevî ve uhrevî ne kadar zevk varsa hepsini unutur, mest ü hayrân olur. Bunu ancak marifetullah sırrını bilenler anlar...

Şeyh Abdurrahmân Sâmî Niyâzî Saruhânî
Kaddesallahu Sırrahu's-Sâmî
Listeye geri dön