28 Ağustos 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Kişi, iki hâlet üzeredir. Bir kimse, uhdesine tevdi' olunan vazîfeyi, ya muhabbetle ya da korku ile yapar. Hiç şübhe yokdur ki, muhabbetle yapılan bir iş, korku ile yapılandan çok daha üstündür. Seven, sevdiğini yalnız sevmekle kalmaz, aynı zamanda onu sayar ve ona itâat eder. Seven, sevdiğini kırmakdan, incitmekden veya darıltmakdan son derece çekinir. Kişi, sevdiğinin emrini seve seve, memnûniyetle ve muhabbetle yerine getirir ve böylelikle ona olan muhabbetini izhâr etmiş olur. Kişi, sevdiğinin sevmediği ve men'ettiği şeyleri de, sevdiğini incitip kırabileceği mülâhazasıyla yapmaz ve bu gibi şeylerden dâimâ kaçınır.Ehlullah hazerâtının devamlı muhabbet üzerinde durmasının bir hikmeti de budur. Zîrâ kalbinde muhabbetullah olmayan bir kişiye hem ibâdetler hem de şerî'atın diğer emirleri oldukça ağır gelir. Böyle bir kimse ne kadar kendisini zorlasa da ibâdetlerden zevk alamaz zîrâ ibâdetleri angarya gibi yapar. Muhabbetullahdan nasîbi olmayanlar şerî'atın emirlerine uymakda da çok zorlanırlar. Zîrâ yasaklar nefse dâimâ tatlı gelir. Halbuki muhabbet ehli olan zevât, hem ibâdetleri seve seve yapar hem de yaptığı ibâdetlerden lezzet alır. Muhabbetin en büyük faydası, insanın nefsine ağır gelen işleri hafifletmesidir. İşte ehl-i muhabbet bu yüzden hızlı yol alır. Muhabbetsiz bir kimsenin yıllar boyu kat edemediği mesâfeler, muhabbet ehli için çok kısadır.