8 Nisan 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Temâyülât-ı kalbiyye ef'âl-i ihtiyâriyyeden değildir. Yani kalbin meyli insanın isteği ile değildir, Hakk'ın isteği iledir. Çünkü gözler ve kalbler yedullahdadır, Allah'ın yedindedir, yani yed-i ma'nevîdedir. Ama Cenâb-ı Peygamber diyor ki, "Birbirinizi sevmedikçe îmân etmiş olmazsınız, beni herşeyinizden ziyâde sevmedikçe îmânınız kemâle ermez". Peki öyleyse nasıl seveceğiz? Kalbin meyl etmesi şartdır. Kalbin meyli de Hakk'ın yed-i kudretindedir. Bir kimse sünnet-i Resûl'e iktidâ ederek, Cenâb-ı Peygamber'in sünnetlerini işlemeye başlarsa, o sünnetleri işlemek, ma'nâ tarlasına, muhabbet tohumunu atmaya benzer. Sonra onu gözyaşı ile sularsa istikbalde meyva verir. Tıpkı tarlaya ekilen tohum sulandığı vakit, meyva verdiği gibi. Cenâb-ı Hakk o kimsenin kalbini hemen muhabbete çevirir. İşte onun için Cenâb-ı Hakk Kur'ân-ı Kerîm'de " يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُٓ yuhibbuhum ve yuhibbûneh" buyuruyor yani Allah onları sevdi, onlar da Allah'ı sevdiler. Allah sevginin bidâyetini işte böyle gösteriyor. Muhabbet ehli iki kısımdır, bir kısmını Allahu Teâlâ sever, bir kısmı da riyâzatla Cenâb-ı Hakk'ın muhabbetini celbeder, böylece kalbi muhabbete döner.