24 Mayıs 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Eski devirlerde şehirler surlarla çevrilirdi. Bir şehri ele geçirmek isteyenler bu surları aşmak zorunda kalırdı. Top gibi güçlü silahlar keşfedilmeden evvel surları delmek mümkün olmadığı için şehri ele geçirmenin yolu onu kuşatarak içeriye erzak ve mühimmat girişini engellemekdi. İçerideki erzâk bir müddet sonra tükendiği için kaledekiler teslîm olmak zorunda kalırdı. Buna muhasara denirdi.
İnsanın nefsi ile mücâhede ederek ma'nevî fethe nâil olması da de tıpkı eski devirdeki kale muhasarasına benzer. İnsan, nefsini kuvvetlendiren şeyleri keserek onu zayıflatır ve zor durumda bırakırsa, pek başka bir kuvvete gerek kalmadan nefsini mahkûmiyyeti altına alabilir. Nefsi kuvvetlendiren şeylerin başında da yemek-içmek gelir. Demek ki nefs kalesini ele geçirebilmek için öncelikle yemeyi içmeyi azaltmak gerekir. İşte orucun hikmetlerinden biri de budur.
Za'îf et nefsi tâ kim kuvvet-i kudsî bula rûhun
Hayât-ı cândır açlık hem memât-ı nefs-i şehvânî