4 Mart 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri bir sohbetlerinde ahkâm-ı ilâhînin akla uygun olup olmadığından söz açılınca buyurdular ki :
Sünnî akâidinde, muhkemâtın sebebi aranmaz, felsefesi yapılmaz, akılla hareket edilmez. Hüsün-kubuh meselesidir. Allah'ın çirkin ilân etdiği çirkindir, güzel ilân etdiği güzeldir. Akla muhâlif de gelse gene böyledir. Yâhud çirkinse, akla güzel gelse, gene çirkindir. Meselâ Allah diyor ki, "Zinâ çirkindir" diyor. E peki, zînâ aklen çirkin midir? Değil. Peygamber diyor ki, "Oruçlunun ağzı Allah'a etyabu mine'l-misk" diyor yani "miskden daha güzeldir" diyor. Halbuki oruçlunun ağzı ne berbat kokuyor. Bazısı yanıma geliyor, kaçacağım, utanıyorum söylemeye. Ama Allah'a göre güzelmiş bu. Karışılmıyor işine. İnsanın en kıymetli uzvu aklıdır, şudur, budur, bunlar işin felsefe kısmı. Haram haram. Helâl helâl. Ne olursa olsun, böyle kabûl etmek lâzımdır.
O meclisde bulunan bir zât, "Bakacak olursak, en mütekâmil dîn İslâmiyet" deyince Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Mütekâmil ne demek! Önceden Allah'ın aklı yokdu, sonradan tekâmül etdi de böyle mi yapdı! Mütekâmil ne demekmiş! Cenâb-ı Hakk'ın murâdı bu. Böyle murâd etmiş, böyle yapmış. Mütekâmil kelimesi insan kafasından çıkan şeyler için mevzûbahis olur. Allah'ın emri kâmildir, nâkıs olmaz. Allah'a inanmayıp, âhirete inanmayıp da, dînleri insanların kafasından çıkmış gibi gösterenler bu sözü söyleyebilir, İslâm dîni en mükemmelidir filan diye. Ne demek mükemmeli! Allah böyle emrediyor, böyle yapacaksın, bitdi o kadar.
Tevrat'ın baş tarafını açdım, "Allah ışığı halk etdi" diyor, "bakdı beğendi, güzel şey, ibkâ etdi, bırakdı" diyor. Tevrat'ın baş tarafında. Hâşâ Allah câhilmiş vaktiyle, kimyâger gibi bir şey yapıyor, "Aaa güzel bu, bırakayım bunu" diyor. Hiç olur mu öyle şey!
İtikad faslında Âdem'e emir ne ise, Resûl-i Ekrem'e de aynıdır. Nûh'a neyse, Peygamber'e de aynıdır. Ne bir eksik ne bir fazla. "Âmentü billahi ve melâiketihî ve kütübihî ve rusulihî ve'l-yevmi'l-âhiri ve bi'l-kaderi hayrihî ve şerrihî minallahi teâlâ ve'l-ba'sü ba'de'l-mevt". Âdem de buna inanıyor, bu altı maddeye, Peygamber de, Îsâ da, Mûsâ da, hiç eksiği fazlalığı yok.
Ahkâm değişir. Benî İsrâil'in belini kırmak için Allah, onlara ağır ağır yükler yükledi. Bize hafif. Benî İsrâil'e kızmış, ağır ağır yük vurmuş onlara. Malının dörtde birini zekât verecek, dört senede bir defa hepsini dağıtacak. Ahkâm-ı Tevrat böyle. Bir yerine çiş bulaşdı değil mi, yıkayamaz, kesecek. Zekâtını herkese veremez. Peygamberine soracak yâhud kendi hahamına. O diyecek ki, "git New York'da birisi var, ona ver zekâtını". Zekâtını vermek için kalkıp oraya gidecek. Yaaa! Hayvanın üst tarafı yenir, alt tarafı yenmez. Deve yemezler, sığırın dahi üst tarafını yerler, alt tarafını yiyemezler. Dînlerine göre turfadır, haramdır yani. Onlara öyle, bize de böyle. Onlara çok ağır yük yüklemiş Allahu Teâlâ.
Ahkâm değişir. Son ahkâm olarak Kur`ân-ı Kerîm gelmiş, ilâ haşrı ve'l-karâr, cenûbda, şimâlde, şarkda, garbda, her yerde tatbîk edilebilir. Zorluk yok. "Lâ ikrâhe fi'd-dîn", dînde ikrâh yok, kerih bir şey de yok, hepsi kolaylık dâimâ. "Yessirû velâ tu'assirû beşşirû velâ tüneffirû, kolaylaştırınız zorlaştırmayınız, beşâret veriniz nefret ettirmeyiniz".
"Efendim, şimâlde hiç gece olmuyor, hep gündüz, oruç tutacak mıyız?". Tutmayacaksın. Abdestin farzı dört, elleri olmazsa bir adamın kaç yerini yıkar? Üç yerini yıkar. İslâm'ın binâsı beş. Zengin olmazsa zekât verir mi? Vermez. Hac sâkıt olur. Yani üçe iner İslâm'ın binâsı fukarâ için. Orada da öyle, güneş batmadı mı, oruç sâkıt olur. Namaz da sâkıt olur, öğlenle ikindiyi kılar, o kadar. Öteki namazları kılarsa nâfile kılar, farz değildir. Hiç zahmet yok.
Meselâ şimâlde adam, hava o kadar soğuk ki, suyla abdest alırsa donacak, teyemmüm eder, su olduğu hâlde, kar olduğu hâlde teyemmüm eder. Bitdi o kadar. Adam geldi bana, müslüman oldu, Kanada'nın bilmem neresinde, en tepesinde bir yerde, "Ben dedi nasıl abdest alacağım? Biz sabah bir defa giyiniriz, bir daha akşama kadar üstümüzdekileri çıkarmayız. Ne ayak çıkar, ne yüz. Yoksa donarız" dedi. Dedim, "Teyemmüm edeceksin sen, o kadar". Zorluk yok. O zorluk çıkaranlar, kendi anlayışlarını dîn zannediyorlar onlar. İslâmda zahmet yok, zorluk yok.
www.muzafferozak.com