Bunlar, Efendimize izâfe edilen eşyâlardır. Bunlardan başka Ehl-i Beyt'e, ashâb-ı kirâma, diğer peygambelere ve haremeyne âid eşyâlar da vardır.
Bu emânetler I. Dünya Savaşı sırasında düşman eline geçmesin diye Konya'ya götürülmüş, sonra geri getirilmişdir. Yine II. Dünya Savaşı sırasında Niğde'ye götürülmüş, sonra geri getirilmişdir.
Ecdâdımız bu emânetlere çok kıymet vermiş, onları titizlikle muhâfaza etmiş ve zaman zaman ziyâret ederek bunlarla teberrük etmişlerdir. Hiç şübhe yok ki, bu hâl ve keyfiyyet onların Hazret-i Peygamber'e olan muhabbet ve hürmetlerinin bir tezâhürüdür. Bugün de gönlünde Peygamber sevgisi olan mü'minler, bu emânetleri baş tâcı etmekde, arada camekânlar, sandıklar hattâ kapılar dahi olsa, bunları ziyâreti bir nimet ve ganîmet bilmekdedirler. Vaktiyle İstanbul'da öyle insanlar vardı ki, bindikleri sandal yâhud vapur Saray'ın önünden geçecek olursa, Peygamber'in azîz hâtırasına hürmeten hemen ayağa kalkarlardı, salât ü selâm okurlardı Peygamber'e, Saray gözden kaybolan kadar yerlerine oturmazlardı. O derece hürmet ve tazîm ederlerdi Hazret-i Peygamber'e.