Mülk Allah'ındır

11 Eylül 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Hikmet
Mülk Allah'ındır. Kur`ân başdan sona bu haklîkati ilân ediyor. Daha Kur`ân'ın en başında "Âlemlerin Rabbiyim" diyor Allah. Yine Fâtiha'da, "mâliki yevmid'd-dîn" var. Malûm ya El-Melik, esmâ-ı husnâdandır. Yine bir âyet-i celîlede "وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ ve lillahi mülkü's-semâvâti ve'l-ard" buyuruyor, "Yerde gökde ne varsa hepsi benim mülkümdür" diyor Allah. Yine bir başka yerde "قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَٓاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَٓاءُۘ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَٓاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَٓاءُۜ بِيَدِكَ الْخَيْرُۜ اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ" buyuruyor, " "Mülkün mâliki benim"diyor Allah. "Dilediğime veririm, dilediğimden alırım, dilediğimi yüceltirim, dilediğimi alçaltırım, her şeye kâdir olan yine benim" buyuruyor. 

Şimdi, hâl böyle iken, insan her şeyde hak iddiâ ediyor. Kânunî hakkım diyor, hukûk var diyor, elimde sened var diyor, tapu var diyor, ben kazandım diyor, ben yapdım diyor. Sonra malına mülküne bir zarar erişdi mi feryâdı basıyor. Yâhud kavgaya başlıyor. Vermem, yedirmem, kaptırmam filan diyerek mücâdeleye başlıyor. Kimisi de depresyona giriyor, hayâta küsüyor.

Halbuki bir düşünsek şöyle, biz nasıl Allah'ın mülkünde hak iddiâ edebiliriz. Nasıl deriz, mal benim, evlad benim, makam benim, mevki benim diye. Dünyâ kânunlarına göre başkasının mülküne el uzatmak câiz değil iken, Hakk'ın mülkünde hak iddiâ etmek câiz olur mu? Başkasının malına el uzatana cezâ veriyor hâkimler, tazmînat ödetiyor, hapse atıyor filan. Peki Allah'ın mülkünde hak iddiâ edenlere Hâkim-i Mutlak olan Allah, cezâ vermez mi zannediyorsunuz?

İnsanın bu dünyâda çekdiği acıların çoğu, aslında bu haksızlığın, bu suçun cezâsıdır. Ne var ki bunun farkında bile değildir çoğu insan. Çocuğunu kaybeden annenin acısı da, annesini kaybeden çocuğun acısı da aynı sebebden ileri gelir. Sâhib olduğu şeyin kendisine âid olduğunu zannetmekden. İflas eden tüccarın çöküntüsü de, makâmını kaybeden idârecinin perîşânlığı da böyledir. Hastanın moral bozukluğu da, ölüm döşeğindeki kişinin hayâl kırıklığı da aynı sebebdendir. Hepsi de bir vakitler sâhib oldukları şeyleri kendilerine âid zannetmişler ve onlara gönül bağlamışlardır. Onlardan ayrılmak, azâbdan başka bir şey değildir. 

Bir de işin öbür tarafı var ki, oradaki azâb buradaki ile kıyâs dahi edilmez. Allah cümlemizi muhâfaza buyursun. 
Listeye geri dön