8 Aralık 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Hakîkati bilen bir mü'min, bir yeşil yaprağı bile koparamaz, yere tüküremez, duvara işeyemez. Çünkü işediği vakit, orada bir şehîd yatıyordur, onun üstüne işemiş olur. Her taraf şehîd kanıyla yoğrulmuş. İstanbul kalesinin hendekleri içerisinde yüz yirmi bin şehîd vermişiz. Osmanlılar İstanbul'u altı sefer kuşatmışlar, altıncısında nasib olmuş, babamız Fâtih Sultan Mehmed Han girmiş. Ya, işte bunun için mü'min, yere işeyemez çünkü yerde mutlakâ bir şehid vardır, tüküremez çünkü mutlakâ bir şehidin yüzüne tükürmüş olur. Mü'min bir ağacın dalını koparamaz çünkü zikrullah yapıyor, Allah'ı zikrediyor. Hiç bir şey yok ki Allah'ı zikretmesin. Yeşil bir yaprağı bile koparamazsın, ağacı kesmek ne demekmiş! Caminin bahçesine çöp atacaksın ha! Ya da komşunun bahçesine veya kapısının önüne. Kiracının suyunu keseceksin, kiracı çıksın diye, kirası az diye. Hacı Efendi, kiracısının suyunu kesmiş, "Kirayı arttırmadı, ben de suyunu kesdim, günâh mı yapdım sevâb mı" diye bana soruyor. "Çok iyi yapmışsın, bayıldım yapdığın işe" dedim. Suyunu kesmiş kiracının da bana soruyor. Ulan suyu kesenden daha zâlim var mı, alçak herif! Hazret-i Hüseyn'i kesen, susuz bırakan Yezid'den ne farkın var senin!