Mü'min Câmide Denizdeki Balık Gibidir Münâfık Câmide Kafesdeki Kuş Gibidir

Bursa'da Ulu Cami var, Bursa'ya gittin mi? İstanbul camilerini bile bilmezsin, öyle gaflet içindeyiz. Herif kalkıyor Amerika'dan geliyor, Süleymâniye'yi ziyâret ediyor, bizim içimizde Süleymâniye Câmisine gidip namaz kılmayan insan vardır, gidip görmemişdir. İstanbul'da doğar, İstanbul'da büyür ama hiç merâk etmez. Ulan namaz kılmasan bile hiç olmazsa git de bir câmiyi gör, âbâ ü ecdâdının eserini gör. Gitmeyen vardır. Ödü patlıyor câmiye girmeye. 

Efendiler! Ödü patlıyor câmiye girmeye dedim. Bunun üzerinde durunuz. O câmiye girmiyor değil, câmideki melâike onu içeri sokmaz. Seni içeri bırakır ama onu içeri bırakmaz. Bir adam câmide namaz kılarken ya da tesbîh ederken sıkıntı geliyor ve kaçmak istiyorsa, bilsin ki, kendisinde hastalık vardır. Çünkü kalblerinde hastalık olan kimseler, câmide kuşun kafesde olduğu gibidir. Kuş nasıl kafesde sıkılırsa, kalblerinde hastalık olan münâfıklar da câmide öyle sıkılır. 

Münâfık iki kısımdır, akâidî münâfık vardır, amelî münâfık vardır. Yalan söyleyen, va'dinde durmayan, sözünden dönen, kızdığı vakit küfreden, ahdinde durmayan kimseler amelî münâfıkdır. Bunlar i'tikâdi değil amelî münâfıkdır. İ'tikâdî münâfık ben mü'minim der, kâfirlerle iştirâk eder. Allah, Kur`ân-ı Kerîm'inde böyle ta'rîf ediyor. 

Bir adam câmide, ibâdetde, tâ'atda, zikrullah meclisinde sıkılmazsa, bilsin ki, o mü'mindir o. O güzel o. Allah katında sevgilidir o. Neden? Denizde balık nasıl rahat ediyor, balık denizde hiç sıkılıyor mu? İşe mü'min de câmide, ibâdetde, tâ'atda, namazda, salâtda, zikirde, fikirde tıpkı denizdeki balık gibidir.