11 Temmuz 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürîd kelimesi, irâdeden gelir. Lugat ma'nâsı irâde eden, taleb eden, murâd eden, isteyen demekdir. Sôfiyye lisânında mürîd, dervîş yani sâlik ma'nâsınadır. Dervîşlere mürîd denilmesinin iki sebebi vardır. Birincisi, dervîşin Hakk yoluna girmeyi murâd etmiş olmasındandır, Hakk'ın rızâsını taleb eden, cemâlini arzu eden kimse olmasındandır. İkincisi irâdesini bir mürşide, daha doğrusu bir mürşid vâsıtasıyla Hakk'a teslîm etmiş olmasındandır. Bu ikincide lugat ma'nâsının tam aksi sözkonusudur. Yani mürîd, irâdesiz kimsedir. Daha güzel bir ifâdeyle mürîd, murâdı murâdullah olan kimsedir. Neden? Çünkü bu yol rızâ yoludur, ihlâs yoludur, teslîmiyyet yoludur, terk yoludur, tevekkül yoludur, fakr u fenâ yoludur, hiçlik yoludur.
Bir mürşid, dervîşini imtihan etmek için sormuş, demiş ki, "Mahşer gününde Allah seni serbest bıraksa ve ne istersen yap, nereye istersen git dese, ne yaparsın?". Dervîş, hiç düşünmeden hemen "cenneti isterim" deyince, "evladım, sen dervîşliği hiç anlamamışsın, dervîşlik, irâdeyi terk etmek, murâdullaha teslîm olmakdır" demiş.
Yine büyük mürşidlerimizden Nasûhî Hazretleri bir bendesine nasihat ederken şöyle buyurmuşlar :
Benim oğlum, bir işe girişdiğinde irâdetullahın zuhûruna muntazır olasın, kendi murâdına itibar etme, murâdullah ne ise ona râzı ol. "Benim gönlüm şöyle istedi" demek tufûletdir. Nefsin murâdı için mahlûka ilticâ ve ricâ ve tezellül, şebâbetdir.
Büyük velîlerden Ebû Saîd Ebu'l-Hayr Hazretleri mürîd hakkında buyuruyorlar ki :
Hakk yolunu tutan bir kimseye ilk önce verilen isim mürîddir. Mürîdin bu ismi hakketmesi için yapması gereken pek çok şey vardır. Bunların ilki şudur. Bu işe soyunup tecrîd elbisesini giyinince, halkın yapdıkları herşeyin ona aykırı gelmesi lâzımdır. Artık onun konuşması halkın konuşması gibi değildir, gidişâtı da halkın gidişâtı gibi değildir, oturması, kalkması, yemesi, içmesi, uyuması de halkın oturması, kalkması, yemesi, içmesi, uyuması gibi değildir. Daha bunun gibi pek çok husûs vardır ki saymakla bitmez.
İşte bu yüzden dervîşlikde düstûr, "ilâhî ente maksûdî ve rızâke matlûbî" olmuşdur. Yani mürîdin yegâne murâdı Hakkın rızâsı, Hakk'ın likâsıdır. Zîrâ zerre kadar Hakk rızasında bulunmak, cihâna pâdişah olmakdan efdaldir.