Mürşid Babadan Daha Şefkatlidir

Büyük mürşidlerimizden Üsküdarlı Nasûhî Hazretleri bir bendesine gönderdiği mektûbdur :

Bismillâhirrahmânirrahîm. 

Benim neşât-ı fuâdım, rûh-ı musavverim.

Dünyâda ve âhiretde destgîriniz Allah olsun. Hakk Teâlâ i'tikâdına bereket, 'ameline ihlâs, kalbine safâ ve vefâ verip, ahlâk-ı nebeviyye ile mütehallık eyleye. Âmîn sümme âmîn. Sad hezâr tahsîn ü âferîn edebine. Lehü'l-hamd lehü'l-i'tâ.

İmdi benim oğlum, 

Nasûhî-i azîzi babandan eşfak ve anandan erham ve karındaşından muhibb ve muhlis bilmek sana vâcibdir. Bi'l-vâsıta, "lâ yü'minü ehadüküm hattâ ekûne ehabbe ileyhi min vâlidihî ve veledihî ve'n-nâsi ecma'în". Şeyh nâib-i Resûlullah'dır. Sâlikin îmânı kâmil olmaz, şeyh ona ehabb-i mahbûb olmadıkça. Fefham. Sana ne mikdar tenbîhât-ı şeyh vâkı' olursa nesâyih bilesiz, anlayasız. "ed-dînü nasîhatü". İtâb u ikâb u tevbih fehm etmezsiz, ancak ilâc-ı rûhânî bilirsiz ve der-hâtır olur demezsiz. Baba oğula te'dîb eder. Ammâ kalbinden terahhum eder. Kalbde zerre mikdarı rencîdelik bilmez ve kalmaz. Şeyh-i kâmil bir ferde münkesir olmaz Ketm, esrâr-ı nişân-ı kemâldir. İfşâ-yı ahvâl ü a'mâl cünûndur. Maksûd, âdâbı beyândır. İncitmek muâmelât-ı şeyhde olmaz. Şeyh, el-âmir bi'l-ma'rûf ve'n-nâhî 'ani'l-münker, sâ'in ve hâfız-ı fukarâ olur. Fe tefattan. Vemâ 'aleynâ ille'l-belâgu'l-mübîn.

Mektûbun muhtevâsından çıkanları yazalım :

• Mürşid, sâlike babasından daha şefkatli annesinden daha merhametlidir.

• Mürşidin sâlikine olan muhabbeti ve samîmiyyeti kardeşinden daha ziyâdedir.

• Mürşid, Peygamber'in vârisi ve temsilcisidir. Bu itibarla, sâlik, onu herşeyinden ziyâde sevmelidir. Nitekim Peygamberimiz, "Beni anasından, babasından, evlâdından ve bütün insanlardan ziyâde sevmeyen, hakkıyla îmân etmiş olmaz" buyurmuşdur.

• Sâlik mürşidinin tenbîhâtını cânına minnet bilmelidir. Nitekim Peygamberimiz, "Dîn nasîhatdir" buyurmuşdur.

• Sâlik mürşidinin îkâzlarını, azarlamalarını, manevî ilaç olarak kabûl etmeli, ona darılmamalı, gücenmemeli. Bunlar, babanın oğlunu terbiye etmek maksadıyla söylediği sözler gibidir. Babanın evlâdını azarlaması ona olan merhametindendir.

• Kâmil mürşid, sâlikine gücenmez, darılmaz. Gerçek mürşid, sâlikinin kusurlarını gizler, ifşâ etmez.

• Mürşid, sâlikini incitmez. Maksadı onu terbiye etmek, ona edeb öğretmekdir. Mürşidin vazîfesi emr-i bi'l-marûf, nehy-i ani'l-münkerdir. Yani iyiliği emretmek, kötülükden sakındırmakdır. Bu sûretle sâlikini muhâfaza eder mürşid.