13 Şubat 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Vaktiyle ömrünü gaflet ve zulmet içinde geçirmiş olan bir zât, zamânın büyük mürşidlerinden birine mülâkî olarak tövbekâr olmuş ve o veliyyullaha intisâb etmiş. Ne var ki o günler, o veliyyullahın son günleri imiş. Hazret bütün bendegânını toplayıp son tavsiyelerini ve vasiyetlerini bildirerek vedâ edince kendisine yeni bende olan zât, hüngür hüngür ağlamaya başlamış ve demiş ki :
Sultânım, ben bu yaşa kadar gaflet ve zulmet içinde yaşadım. Tam sizin nûrunuzla yolumu buldum derken siz şimdi vedâ ediyorsunuz. Siz gidince ben ne yapacağım?
O büyük mürşid, bendesine şu cevâbı vermiş :
Evlâdım, sen gönlünü hoş tut. Bilesin ki, bizden sana akseden ve senin yolunu aydınlatan o nûr, Hakk'ın nûrudur. O nûr kime isâbet ederse o kimse bir daha aslâ yolunu kaybetmez!
Sırr-ı "Âdem"dir hakîkat Hakk ile vahdet-nümâ
Nûr-i tevhîd ise kasdın eyle "lâ"dan ictinâb
Akseder nûr-i ezel âyîneden âyîneye
Cezbe-i envâra kıl mir'ât-ı Sübhân'ı taleb