4 Haziran 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Mesnevî-i Şerîf'deki hikâyelerdendir :
Hazret-i Mûsa yolda bir çoban gördü, durmadan şöyle diyordu : "Ey Allah, Ey İlâh, sen neredesin gelip sana kul köle olayım. Çarığını dikeyim, saçını tarayayım, elbiseni yıkayayım, bitlerini kırayım. Ey Yüce Rabbim, sana süt ikram edeyim, elini öpüp ayağını ovayım, uyuma vakti gelince yerini silip süpüreyim. Bütün koyunlarım, keçilerim hepsi sana kurban olsun. Bu hây u huy hep senin zikrinledir"
Hazret-i Mûsâ çobanın bu saçma sözlerini duyunca sordu ona, "Kimin içindir bu sözler" dedi. O da, "Bizi vâr eden, bu yeri ve göğü halk eden için" deyince Hazret-i Mûsâ celâllendi, "Yazıklar olsun sana a gâfil. Sen müslüman olmadan kâfir olmuşsun. Bu ne zırva, bu ne küfür ve saçmalama! Ağzına pamuk tıka! Çarıkmış, elbiseymiş bunlar ancak sana yaraşır. Bir güneşin bunlara ihtiyâcı olur mu! Allahu Teâlâ'nın her şeye kâdir olduğunu bilmiyor musun, nasıl oluyor da böyle hezeyanlarda bulunuyorsun? Allah Celle böyle hizmetlerden müstağnîdir. Sen bu lafları kime söylüyorsun, amcana mı, dayına mı! Yetişme çağındaki kimse süt içer. Ayağa muhtâç olan, çarık giyer" dedi. Çoban dedi ki, "Yâ Mûsâ ağzımı dikdin, öyle pişmânım ki yanıyorum" dedi ve elbisesini yırtdı, âh ü figân ederek çöle doğru yola düşdü.
Bunun üzerine Allahu Teâlâ, Mûsâ'ya şöyle vahy etdi : "Kulumuzu bizden ayırdın. Sen kavuşturmak için mi geldin yoksa ayırmak için mi! Gücün yettiğince ayrılıkdan kaçın. Benim katımda en çirkin şey talakdır. Ben herkese ayrı bir istidâd, ayrı bir ıstılah verdim. Onun için övgü olan söz, senin için yergidir. Onun için şifâ olan senin için zehirdir. Biz, temizden de münezzehiz, kirliden de, atâletden de berîyiz. Kullarımın beni tesbih etmeleriyle münezzeh ve mukaddes olmam ben. Bununla onlar kendilerini temizlerler. Biz, dile ve söze değil, gönüle ve hâle bakarız. Kalb huşû' sâhibiyse kalbe bakarız, söze değil. Ey Mûsâ! Edeb bilenler başkadır, içi yanmış âşıklar başkadır".
Mûsâ Nebî, Allahu Teâlâ'dan bu itâbı duyunca çöle düşüp çobanı aramaya başladı. Onun izlerini takîb ederek nihâyet onu budu ve dedi ki, "Müjde ey çoban! Allahu Teâlâ'dan destûr geldi. Gönlün nasıl istiyorsa öyle söyle". "Ey Mûsâ" dedi çoban, ben o hâlden de, o sözden de geçdim. Şimdi benim hâlim söze sığmaz".
Cenâb-ı Mevlânâ hikâyeyi tamamladıkdan sonra buyuruyorlar ki :
Senin zikrin de bu çobanın zikri gibidir. Senin zikrin çobanınkine nisbetle daha iyi olsa da, Allahu Teala'nın yüceliğine nisbetle bir kıymeti yokdur. Senin zikrinin kabûlu, O'nun rahmetindendir.