16 Şubat 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Hazret-i Mûsâ aleyhisselâm, kelîmullah olması hasebiyle, her müşkülünü doğrudan Cenâb-ı Hakk'a arzeder ve cevâbını da doğrudan Hakk Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerinden alırmış. Bu iş yıllarca böyle devam edip de bilmediği, anlamadığı bir mesele kalmayınca, kalbine şöyle bir fikir gelmiş, "Acabâ Cenâb-ı Hakk'ın benden daha bilgili bir kulu var mıdır?". Bu düşünce aklından geçer geçmez, Hakk Sübhânehû ve Teâlâ Hazretleri kendisine vahyetmiş, "Benim Hızır adında bir kulum var, o senden çok daha bilgilidir" buyurmuş. Hazret-i Mûsâ şaşırmış, hayretler içinde kalmış, "Ben hem kelîmullah hem de sâhib-i şerîat bir peygamber olduğum hâlde, acabâ bu zât nasıl oldu da benden daha bilgili olabildi?" demiş ve işini gücünü bırakıp hemen Hızır'ı aramaya koyulmuş. Sonrası ma'lûm, bilenler bilir. Bilmeyenler de Mûsâ ile Hızır aleyhimesselâm arasındaki mâcerâyı Sûre-i Kehf tefsîrinden okuyabilirler.
Mûsâ ile Hızır kıssasından alınacak bin tâne ders vardır ammâ o mâcerânın evveliyâtından alınması gereken dersler, hepsinden de önce gelir. Bu dersleri şöyle sıralayabiliriz :
- Bir kimse ne kadar bilgili, ne kadar âlim olursa olsun, ondan daha bilgilisi, ondan daha âlimi vardır.
- İnsan allâme-i cihân da olsa, ilmine aslâ mağrûr olmamalı, "Benden daha bilgilisi yok" ya da "Bu işi en iyi ben bilirim" filan dememeli.
- İnsan bilmediklerini öğrenmek, ilmini arttırmak için kendisinden daha bilgili olanı aramalı, oturup beklememeli.
- İnsan hocayı bulmak, ondaki ilmi tahsîl etmek için zahmet çekmeyi de göze almalı zîrâ ilim azîzdir, ayağa gelmez, talebe hocanın ayağına gitmeli.
- Zâhirî ilimlerin âlimleri, ortadadır, isimleri ve şöhretleri etrâfa yayılmışdır. Bâtınî ilimlere vâkıf olanlar ise gizlidir. Tıpkı defînelerin vîrânelerde gizli olması gibi. Onları bulabilmek için Allah'dan yardım istemeli.
- İnsan kendisinden âlim birini bulduğunda, kendi ilmî derecesi ve dünyevî mevkii ne olursa olsun tevâzu etmeli ve o zâta talebe olmakdan hicâb etmemelidir.
- Bâtını bilen herkes zâhiri de bilir ama zâhiri bilen herkes bâtını bilmez. Bir şeyin bâtınını bilen, o şeyin zâhirini bilenden çok daha âlimdir. Âriflerin âlimlerden üstün olmasının bir sebebi de budur.
- Bâtına tealluk eden ilim, zâhire tealluk eden ilimden çok daha kıymetlidir, çok daha mühimdir. Zîrâ ilmin kıymet ve ehemmiyyeti, mal'ûmun kıymet ve ehemmiyetine göredir. Âriflerin âlimlere üstünlüğü bâtının zâhire, ma'nânın elfâza, sîretin sûrete üstünlüğünden ileri gelir. Zâhirî ilimler cevizin kabuğu, bâtınî ilimler ise cevizin özü ve yağı gibidir. Hiç şübhe yok ki, cevizin kıymeti özünden gelir, kabuğundan değil. Kabuğun vazîfesi, o özü muhâfaza etmekdir.
Bezm-i tedrîs-i hakîkatde elif dersin oku
Nokta-i vahdet içinde mahv-ı sırf dersin oku
Hızr-ı ma'nâya erişüp "lâ havf" dersin oku
Mekteb-i irfân içinde "men aref" dersin oku
Serseri gezme özün bil ârif ol Mevlâ'ya gel