13 Ekim 2016 tarihinde yayınlanmıştır.
![]() |
"ve şâvirhüm fi'l-emr/işlerinde onlara danış" Sûre-i Âl-i Imrân, Âyet 159 |
Bazı âlimler bu âyet-i kerîmenin tefsîrinde, meşveretin, Resûl-i Ekrem Efendimiz için farz hükmünde olduğunu söylemişlerdir. Ümmet için ise müşâvere, sünnet hükmündedir. Meşveret emri gibi daha bir çok emirler ve ibâdetler, Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz için farz olduğu halde, ümmetine sünnet hükmündedir. Seyyidü'l-kevneyn Efendimiz, bu emr-i ilâhîyi ümmetine ta'lîm için ashâb-ı kirâmı ile dâimâ müşâvere ederler, sonra âyât-ı beyyinâta muntazır bulunurlardı.
Hazret-i Ömer gibi, Resûlullah indinde hatırı geçen bazı zevâtın, zaman zaman Resûl-i Ekrem Efendimize itiraz sûretinde fikir beyân etmeleri bize şunu göstermekdedir ki, şeyhler de meclislerinde bulunan bazı yüksek fikirli, hatırlı kişilere söz hakkı vermeli ve onlarla istişâre etmelidir. Şeyh oldu diye insan ilâh olmaz ya!. Dikkat edilirse, Resûl-i Ekrem Efendimiz, ashâbına kıymet vermiş, onlarla hep istişâre ederek, fikirlerini almışdır. Böyle yaparak, kendisinden sonrası için de insan yetiştirmişdir. Eğer "benem diger nîst" diyerek kimsenin fikrine kıymet vermeseydi sahabenin ne kıymeti kalırdı?. Halbuki Resûl-i Ekrem Efendimiz âhirete gidince, yerine bir Ebûbekir bir Ömer, bir Osman bir Ali bırakdı. Ebûbekir cümle âleme O'nun sıddıkiyyetini gösterdi, Ömer bütün dünyâya O'nun adâletini tanıttı. Peygamber'i görmeyenler, bilmeyenler onları görerek Peygamber'i tanıdılar.
Efendi Hazretleri istişâre hakkında şu husûsa da dikkat çekmişlerdi :
İstişâre çok mühimdir ve çok gereklidir ammâ insan, danışacağı kimseyi de iyi bilmeli ve iyi seçmelidir. Herkesle istişâre edilmez, herkesin fikri ile hareket edilmez. Kalbinde hased, kîn, dünyâ sevgisi gibi hastalıkları olanlara veya dar görüşlü, kıt akıllı olanlara danışarak onların tavsiyelerine göre hareket edenler sonra çok pişmân olurlar. Bunun tek istisnâsı şu olabilir ki, böylelerine bir şey danışılırsa, tavsiye ettiklerinin tam tersini yapmak lâzımdır.
İstişâre için doğru insanı bulmak da yetmez. İnsan, fikrine başvurduğu zâtın kendisine telkîn ettiği hususları, tekrar kendi akıl terâzisine vurmalı, gerekirse bir kaç kişi ile daha aynı konuyu istişâre etmelidir. Öyle ki, tam ve kâmil bir kanâat hâsıl edinceye kadar bu danışmalara devam etmelidir.