Mutasavvıf Ne Demekdir?

16 Aralık 2017 tarihinde yayınlanmıştır.

Mutasavvıf
Zamânımızın meşhûr müteşeyyihlerinden biri, ne kadar âlim ve müdekkik olduğunu göstermek isterken cehâletini ortaya koymuş. Diyor ki, "Hazret-i Mevlânâ'ya mutasavvıf denemez çünkü mutasavvıfın ma'nâsı kendini sôfî gibi gösteren demekdir". 

Pes doğrusu! Bilmemek ayıp değil elbette ama bilmediğini bilmeyip de herkese böyle bilgiçlik taslamak çok ayıp. Mâdem bilmiyorsun, açıp bir sözlüğe baksana. Haydi kütüphânende sözlük yok ya da rafdan indirmeye üşendin, elinden hiç düşürmediğin telefondan girip online sözlüklerden birine baksana. Bakmaz. Neden? Herşeyi biliyor da ondan. Bu gibi zavallılar hakkında şöyle denilmişdir :

Kıçı kısbet görmeden pehlivân olmak ister
Kuş dilini bilmeden Süleymân olmak ister
Yukarıda, kelimenin Kâmûs-ı Türkî'deki karşılığını görüyorsunuz. Hangi ciddî sözlüğe bakılsa aynı karşılık görülecekdir. "Mutasavvıf متصوّف", "Tasavvuf تصوّف "un ism-i fâilidir. Yani mutasavvıf demek sôfî demekdir, sôfîlik taslayan demek değildir. Arapçada, taslamak yani kendisini kendisinde olmayan bir vasıfla göstermek için kullanılan vezin de buna benzer. Meselâ müteşeyyih kelimesi böyledir. Bu zavallı echel, Arapça da bilmediği için, mutasavvıfı müteşeyyih gibi düşünmüş.

Fakîr bu yazıyı yazdıkdan sonra, birisi dayanamamış, hemen bu müteşeyyihi müdafaaya kalkmış, tıpkı o müteşeyyih gibi bilgiçlik taslamış, "Hucvirî de Şihâbüddin Sühreverdî de sôfî ve mutasavvıfı ayırır" demiş. Ayırır doğru ama mutasavvıfa böyle mi manâ veriyor onlar. Onlar, mutasavvıfı henüz kemâle ermemiş olan sôfî olarak tarîf etmişlerdir. Onlara göre sôfî, kemâl sâhibidir, mutasavvıf ise kemâle ermeğe çalışan kişidir, sôfî mukallidi filan değildir. Nitekim Tarîk-i Mevleviyye ricâlinden İsmâil Ankaravî Hazretleri şöyle buyuruyor : "Mutasavvıfe ol kimselerdir ki, nefslerinin bazı sıfatından halâs olmuşlardır. Ve sôfî mertebesinde olan bazı kibârın akvâl ve ahvâl ve evsâf ve ezvâkından haz almışlardır ve onlara teşebbüh kılmışlardır. Lâkin henüz bakıyye-i sıfat-ı beşeriyyeden halâs olmadıklarından onların mertebesinden geri kalmışlardır".

Bu gibi ayrımlar, bir takım tasavvufî incelikleri göstermek için yapılmışdır. Nitekim Hazret-i Mevlânâ da sôfî ile sâfîyi ayırır. Ona göre sôfî ibnü'l-vakt olandır, sâfî ise ebü'l-vakt olandır. Yani sôfî hâl ehlidir, geçmiş ve gelecek endîşesi taşımaz, bulunduğu ânın tecellîsi ile meşgûl olur ancak. Sâfî ise vakitden de hâlden de âzâde olan kişidir. Bu itibarla sâfîlik sôfîliğin ileri bir mertebesi demek olur.

Âlim ile eyle ülfet alırsın mertebe
Câhil ile etme sohbet dönersin merkebe
Listeye geri dön