Muzaffer Efendi Hazretleri ve Gizli İlimler

25 Şubat 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

Şifa

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :

İlm-i gaybdan çok şeyler bilirim, talîm etdim çünkü. Fakat her yerde olmaz. Meselâ bir müslüman ne kadar zulmetse, onun kahrı için kahriye okunmaz, ıslâhı için duâ edilir. Muhârebe olursa, o vakit kâfir üzerine okunur. Bir takım şeyler var, yapılmaz. Onları öğrenirsin ama yapmazsın. "Teallemü'ş-şerre lâ li'ş-şerri" Yani şerri talîm et şer yapmak için değil, şerre düşmemek için. Bir çok şeyler biliriz bu husûslarda, çok bilgim vardır. Ama hep dâimâ hayır tarafını tutmuşumdur, hiç bir kimseye şer yapmadım. Allah da yapdırmasın. 

Geçenlerde birisi geldi, bir avukat, dedi, "Ben çoluk çocuk sâhibiyim, bir belâya düşdüm, beni kurtar" dedi. "Ne oldu?" dedim. "Bir kadına tutuldum" dedi, "varımı yoğumu ona yediriyorum" dedi. "Kafam yerinde değil, çoluğumu çocuğumu mahrûm ediyorum, beni bundan kurtar Efendi" dedi. Besmele çekdik, kolları sıvadık, okuduk etdik kurtardık. Bir kavga etmiş kadınla filan ayrılmış, kurtarmış paçayı. Bir müddet sonra gene geldi, "O kadınla benim aramı yap" demesin mi! "Yook, olmaz öyle şey" dedim. İyilik için müsaade var, kötülüğe müsâade yok. Velev ki zerre kadar kötülük olsun, yapmayacaksın. 

Hasta getiriyorlar okuyorum, ağzı burnu yamulmuş birisini getiriyorlar okuyorum, bi iznillah iyi oluyor.

Bir albayın karısı cinlerin tasallutuna uğramış. Albay materyalist, inanmıyor hiç bir şeye. Al sen albay kadını tımarhâneye götür. Oradaki doktor akıllı adammış, demiş ki, "Sen bu kadını burada bırakırsan bu kadın helâk olur burada. Akıllı koy, deli çıkar buradan. Sen bir hoca ara" demiş. Bir Vasfi Bey vardı, Adana'da eczânesi olan, onu tanıyormuş. O Vasfi Bey demiş ki ona, "Benim bildiğim bir hocaefendi var, gel götürelim ona" demiş. "Olmaz ben inanmam öyle şeye" demiş albay. "Yâhu bu Efendi para almaz, ne zarar edersin" demiş, zorla iknâ etmiş. Geldiler. Bir kadın, dünyâ âhiret kardeşim olsun, dünyâ güzeli, kıyamazsın bakmağa yüzüne. "Evlâdım nedir senin şikâyetin?" dedim. "Eteğimi çekiyorlar" dedi. "Mutfağa gidiyorum, eteğimi çekiyorlar, banyoya gidiyorum eteğimi çekiyorlar". Aklı başında. "Bırak canım deli bu" diyor albay. "Yâhu deli değil bu" dedim albaya, "sen bırak bu kafayı". Üç Pazartesi okuduk, elhamdülillah kadını kurtardık. Albay geldi, dedi, "Karımı bana bağışladığın gibi îmânımı da bana bağışladın". Dedi, "Sen para almıyormuşsun, lütfen bunu kabûl et". "Nedir o?". Çakmak. O vakit çakmaklar çok kıymetliydi, altın kaplama bir çakmak çıkardı, "Lütfen alacaksın" dedi. "Hem karımı kurtardın, bağışladın bana hem îmânımı kurtardın" dedi.
Tesirini halk eden Allah'dır, bende bir şey yok.

Efendi Hazretleri bildikleri gizli ilimlerden bazı şeyleri beyân etmişler, lâyık olanlara öğretmişler, bazı şeyleri de gizlemişlerdi, göstermemişlerdi, öğretmemişlerdi. Meselâ ilm-i ihfâ denen bir ilim var, onu da bilirdi Hazret. Bu ilmi bilen kişi, kendisini görünmez hâle getirebilir, istediği yere girer, çıkar, kimse göremez onu. Bunu da yapmaya muktedirdi Efendi Hazretleri ama yapmazlardı hiç.

Yine gizli bir ilim vardı kendilerinde, kağıdı altın hâline getirebiliyorlardı. "Fakat bu ancak çok darda kalınacak olursa yapılabilir, zîrâ bunda birisini aldatmak vardır" buyururlardı. Yani insan harbde esîr düşer yâhud düşmanlar arasında kalır, yâhud beş parasız vatanından uzakda bir yerde kalır, kimseden borç alamazsa filan ancak o zaman buna mürâcaat edebilir. Zîrâ kağıt bir müddet için altına dönüşüyor, sonra gene eski hâline dönüyor. 84 saatdir bu müddet. Çünkü bu iş için okunan sûre-i celîlede 83 âyet var, başındaki besmeleyle beraber 84 oluyor. 

Efendi Hazretleri Kur`ân'daki sûrelerin ve Esmâ-yı Husnâ'nın havaslarını da gâyet iyi bilirlerdi. Bunlardan bazılarını eserlerine kaydetmişlerdi. İrşâd nâmındaki eserinin ilk bölümünde Esmâ-yı Husnâ'nın havâsından bir kısmını, Ziynetü'l-Kulûb nâmındaki eserinde de sûrelerin havasından bazı şeyleri yazmışlardır. Pek çok şeyi de yazmamışlardır. Nâ-ehil eline düşmesin, kötü kişilerin istismârına uğramasın diye. Efendi Hazretlerinin ilk mürşidi Abdurrahmân Sâmî Saruhânî Hazretleri de havas ilminde yektâ bir zât-ı akdesdir. O da ömrünün sonuna doğru havas kitâblarını gömdürmüş, ortadan kaldırmış. Kendisinden sonra, ehil olmayanların eline geçer de sûistimal ederler diye.

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön