Ona Aşkî mahlasını veren son şeyhi Fahreddin Efendi Hazretleri, altı ay gibi kısa bir müddet içinde ona hilâfet vermiş ve âlem-i cemâle gitmeden evvel de meydanı ona bırakarak kendisine halef tayîn etdiğini göstermişdir. Fahreddin Efendi'nin vefâtıyla, Dergâh-ı Şerîf'de postnişîn olmuş, vefâtına kadar da bu hizmeti yürütmüşdür. Şu farkla ki, posta geçdiği vakit, aldığı bir emr-i manevî ile, dergâhın kapılarını herkese açarak irşâd halkasını genişletmiş, tekkeyi dervîşlere münhasır bir yer olmakdan çıkarmış, tarîkati ve tasavvufu halkı Hakk'a götürmek için vesîle ittihâz etmiş, hattâ "İnsanlara bir kerre Allah dedirtsem kârdır" düşüncesiyle didinmiş, uğraşmışdır. Zâten gençliğinden beri şiârı, dâimâ halkı îmâna ve Kur`ân'a davet etmek olmuş ve alışılagelenin aksine irşâdını câmilere ve mescidlere hasretmemiş, müsâid olan her zamanı ve zemini değerlendirmiş, gerek kıraathânelerde, gerek kendi dükkânında, gerek ihvân u yârânının evlerinde ve işyerlerinde, hattâ mesîrelerde, düğünlerde, cenâzelerde bile irşâdına devâm etmişdir. Hattâ hattâ bir iftirâya uğrayarak haksız yere gönderildiği hapishânde bile boş durmamış, oradaki mahkûmlara tövbe etdirmiş, pek çoğunu irşâd etmişdir. Ömrü boyunca nice sarhoşlara kadehlerini kırdırmış, nice kumarbazlara kumarı terketdirmiş, nice bî-namazları câmiye getirmiş, nice taş kalblileri merhamete getirmiş, nice fâsıkları, nice zâlimleri hak yola getirmiş, nice gâfilleri de gaflet uykusundan uyandırmışdır. Bunlarla da yetinmemiş, Avrupa ve Amerika seyahatleri ile bu daveti uzak diyarlara taşımışdır. Nice gayr-i müslimlerin îmânına vesîle olmuş, küfür diyarlarında nice mescidler inşâsına sebeb olmuşdur. Ecdâdımızın i'lâ-yı kelimetullah için ordularla yapdığı cihadı, tek kişilik bir ordu gibi ferden yapmış ve bi-inâyetillahi teâlâ adı gibi muzaffer olmuşdur.
Bu kadar kelâmdan sonra, onun hayâtını iki kelime ile özetleyebilirim : "Davet ve irşâd". Vazîfesi buydu onun, Peygamber vârisiydi zîrâ. Müezzinliği de odur, imamlığı da, hatîbliği de odur, vâizliği de, şeyhliği de odur, yazarlığı da, kitapçılığı da odur, yayıncılığa da, seyahatlerini de onun için yapmışdır, sohbetlerini de. Duâlarında bile vardır bunlar. Hattâ latîfelerinde, şakalarında bile vardır bunlar. Hepsi hepsi, şu iki maddeden ibâretdir : Davet ve İrşâd. Bu ikisinin kaynağına gelince, o da aşkdır. Aşk-ı ilâhî ve aşk-ı Muhammedî. Hem de o kadar ileri derecededir ki onda aşk, "aşkın tecessüm etmiş hâlidir" de diyebiliriz onun için.
Bu kısa hayat hikayesinde, temas etmediğim pek çok şey var. Efendi Hazretlerinin hayâtını bütün teferruâtıyla öğrenmek isteyenler, onun için hazırladığım
şu sayfaya bakıversinler.