19 Ocak 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri gençliğinde, meczûblardan yakasını hiç kurtaramazmış. Sahaflar Çarşısındaki o meşhûr dükkanı hep meczûblarla dolarmış. O derece ki çoğu zaman müşteriler bile içeri girmeye fırsat bulamaz, aradıkları kitâbı kapıdan sorarlarmış. Efendi Hazretleri bir sohbetlerinde o günlerden bahisle şöyle buyurdular :
Bizim burası meczûbla dolardı. Kimi Çarşamba, kimi Perşembe, Kim Cuma. Kaçda? Sabahleyin saat sekizde başlıyor, akşam sekize kadar burada oturuyoruz hep beraber, müşteri de giremiyor içeriye. Kimi şarkı okuyor, kimi Kur`ân okuyor, kimi küfür ediyor, kimi târihden bahsediyor, kimi nutuk îrâd ediyor filan.
Günlerden bir gün, hava kış, kapıyı bir albay araladı, bir bahriye albayı, dedi ki, "Küçük Kur`ân var mı sizde?" dedi, eliye böyle işâret etdi. Böyle küçük Kur`ân-ı Kerîm'ler vardır, boyuna asmak için. "Küçük Kur`ân-ı Kerîm var mı?" dedi bana. Oradan bir tânesi kalkdı, "Ulan eşşoğlueşşek! Kur`ân küçük olur mu!" demesin mi! Allah'ın kitâbına küçük diyor diye. Albay fenâ hâlde bozuldu. Ben albaya elimle işâret etdim, deli o dedim. "Haaa" dedi, gitdi.
Sonra şeyhim buraya geldi. Dedi ki bana, "Bizim tarîkatımız, akıllı tarîkatıdır, deli tarîkatı değildir" dedi. Şeyhim kızdı, "Bunları buraya sokma!" dedi. Ben dedim ki, "Efendim, bende bir kudret yok, siz bir nazar edin de bunlar gelmesin buraya" dedim. "Peki" dedi. Ondan sonra gelirler ama çok oturmazlar. On-on beş dakîka oturur, çıkar giderler. Vaktiyle, ben dükkana geliyorum, onlar, kapının önünde beni bekliyorlar.
Bütün o meczûblar acabâ neden hep Efendi Hazretlerinin dükkânına üşüşüyorlardı? Gidecek başka yerleri mi yokdu? Hayır, sebeb-i hikmeti şu. Allah dostlarında büyük bir kuvve-i câzibe vardır, yani güçlü bir çekim gücü. Nasıl ki mıknatıs demiri çekerse, o da insanları öyle çeker. Peki her insan bu gücü hisseder mi? Hayır. Nasıl ki demir mıknatısa yapışıp kalıyor, ama tahta onun çekiminden hiç etkilenmiyorsa, velîler de istidadı olan insanları cezbederler, kendilerine çekerler. Meczûb dediğimiz kişiler, bildiğimiz deliler, akıl hastaları gibi değillerdir, onlar, tecelliyât-ı ilâhînin tesiriyle akıllarını kaybetmişlerdir. Yani bir nevi istiğrak hâlindedirler. Delice hareketler yapmalarının sebebi budur. Evliyâullahın câzibesine kapılmalarının sebebi de budur. Çünkü tecelliyât-ı ilâhî en çok velîlerden zâhir olur. İşte meczûblar bu yüzden evliyâullaha doğru cezb olunurlar, çekilirler hattâ yapışıp kalırlar. Bu çekim kuvveti o kadar büyükdür, o kadar kuvvetlidir ki, velî öldükden sonra bile devâm eder. O yüzden bir çok evliyâ türbesinin etrâfında hep meczûblar olagelmişdir.