11 Aralık 2014 tarihinde yayınlanmıştır.
Fakîrlik yüzünden mektebden çıkmışdım, bir yerde yevmiyeli çalışıyordum. Çalışdığım yerde, küçük yaşda bir çocuğun taşıyamayacağı kadar ağır yükler taşıttıkları için kasığım çatladı, fıtık oldum. İş yeri sahibi, beni işden çıkardı. Başka bir işe girdim, gündüzleri çalışıyordum gece de Arapça tahsîl ediyordum. Bize yardım eden yok ki gündüz mektebe gidelim, mecbûren gündüz çalışacağız, akşam okuyacağız.
Müezzinlik imtihanı açıldı. Hesâb ettim, benim çalşıdığım yerden aldığım parayla müezzinlik maaşı arasında beş lira bir fark var. Ya akşama kadar çalışacağım beş lira fazla alacağım ya da müezzin olup beş lira eksik alacağım ama akşama kadar da çok boş zamânım olacak. Böylece gündüz de ders okuyabilecekdim. Bu yüzden eksik maaşa razı oldum ve müezzinlik yapmaya karar verdim. Müezzinlik imtihanını yüksek bir dereceyle kazandığım halde beni, hak ettiğim câmiye vermediler. Oraya arkası olan birini verdiler, beni de Rum Patrikhanesinin karşısındaki fevkânî câmiye verdiler. O câmide hem imam hem de müezzin olarak vazîfe yapdım. Câminin bir odası vardı, elektriği ve suyu vardı. Annemle birlikde oraya yerleşdik. O vakit yaşım çok gençdi, daha on yedi yaşındaydım. İlk ay on dört lira kırk iki kuruş maaş aldık, iyi fakat ikinci ay bir buçuk lira verdiler. "Ne parası bu" dedim. "Bu caminin tahsîsâtı bitti" dediler. Eyvâh! Ne yaparız biz. Uğraşdık, Soğanağa Câmisinin müezzinliğini istedik, verdiler. Oranın da müezzin odası olduğu halde, İmam Efendi evini kirâya vermiş, müezzinin odasına yerleşmiş. Ev meselesinden imam ile aramıza niza girdi ve oradan da ayrılmak mecbûriyeti hâsıl oldu. Oranın cemâati beni çok sevdikleri halde mecbûren Soğanağa Câmisinden ayrıldım. Beni Kefeli Camisine verdiler, o caminin imamı da Sahaflar Çarşısında kitapçı olan Şâkir Efendi idi. Şâkir Efendi'ye "Gündüz dükkânını kapama, sen sadece Sabah ve Yatsı namazları için gelsen yeter, öğleni, ikindiyi ve akşamı ben kıldırırım, zâten cemaat de yok. " dedim. O da bu teklîfimi kabûl etti ve kendine âit olan odayı bana verdi. Bu şekilde iki sene orada vazîfe yapdım.
![]() |
Sahaflar Çarşısı 1960 |
Babam öldüğü vakit, Malta Çarşısında dükkânları varmış. Çarşının kahyası da o câminin imamıymış. Babam yirmi sene evvel vefât ettiğinde, mal taksîm edilecek, yetîmler var diye çarşının kapısını mühürlemişler. Bizim büyük birâder, kahyayı kandırmış, arkadan duvarı deldirmiş, içerde ne varsa almış. Babamın kitaplarını da o imam efendi almış. Meğer parasını verip aldığımız iki araba dolusu kitaplar babama âit kitaplarmış. Nereden nereye. Yani verdiğimiz parayı kitaplar için vermedik, yirmi senelik kirâ parası vermiş olduk. Kitapları aldık getirdik. Tabii ben kitapların babamın kitapları olduğunu bilmiyordum, kahyanın kim olduğu neden sonra anlaşıldı. Adâlet-i ilâhiyyeye bakın! İşte böylece kitapçı olduk. Sonra geçinemediğimiz o imama da dua ettim. Çünkü eğer o imam yüzünden o câmiden ayrılmasaydım kitapçı olamayacakdım.Efendi Hazretleri bir müddet sonra kitap tezgahını, Bayezid Camiinin yanında açmaya başlamış. Sebebi de, Sahaflar Çarşısına yakın olmak ve kitap piyasasını öğrenmek imiş. Bir müddet sonra da Sahaflar Çarşısındaki bir dükkânı içindeki kitaplarıyla berâber alarak Çarşı'ya dâhil olmuş.
![]() |
Efendi Hazretlerinin Dükkânı (1940'lar) |
![]() |
Çarşının eski hâli ve o devrin sahafları |