29 Kasım 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Niyâzî Mısrî Hazretleri, Hazret-i Yûnus'un "Çıkdım erik dalına" diye başlayan meşhûr muammâsını şerh ederlerken üçüncü beyti şöyle îzâh buyuruyorlar :
Bu beyt nâkıs mürşidlerin ahvâlini beyân ider. İmdi tâlib-i Hakk mürşid lâzım olduğunu bildikden sonra her mürşide gönül vermeyüp, bir üstâd-ı âmil ve mürşid-i kâmil bulmağa sa'y itmek lâzım olduğunu beyân buyururlar ki, yani "Kalb-i perîşânımı bir mürşide teslîm etdim, selâmet-i kalb bulmak için. Henüz derdlerimin birine ilac bulmadan bana, 'hilâfet makâmına irdin, işin tamâm oldu' der. Bildim ki nâkısdır". Zîrâ iplik fark-ı ûlâya işâretdir. Ve yumak hâle ve bez cem'e işâretdir ki, kemâl bundadır. Bu beyt, şeyhe teslîm olmaķdan maksûd nedir, anı bildire ki, âgâh olup maksûdu ne idüğünü bile, mürşide vardığı zaman kâmil mi değil mi ma'lûm ola. Zîrâ derd bulunmayınca dermân bulunmaz. Evvelâ tâlib bilmek gerek ki mürşide varmakdan maksûd, kendi vücûdunda bi'l-kuvve konulan kemâlât-ı insâniyye her ne ise b'il-fiile gelmesine sa'y etmekdir.
Bir çekirdek kendisini bâğbâna teslîm ider, hâl diliyle der ki, "Ey bâğbân, lutfeyle, beni hoş terbiye eyle, derûnumda bi'l-kuvve konulan kemâlâtım taşra gele, birim bin ola ve sen dahi kemâl ile yâd olasın". İmdi bahçıvanın iyisi terbiyesinden bellidir. Ammâ Azîz'in "iplik verdim çulhaya" deyu temsîli gâyet latîfdir. Zîrâ kemâlât-ı insâniyyede etvâr-ı menâzil çokdur, velâkin usûlü üçdür. Biri fark, biri cem', biri cem'u'l-cem'dir ki ana meşâyih fark ba'de'l-cem' derler. Pes imdi, iplik farka işâretdir, yumak cem'e, bez cem'u'l-cem'e işâretdir. Asıl maksûd ise iplik yumak olmak değildir, belki bez olmakdır. Ol ise yumak bile olmamış.
İmdi, Hakk'ı anlamak âsândır zîrâ şevâhidi çokdur. Hakk'a vâsıl oldukdan sonra dönüp halkı bulmak güçdür. Zîrâ müstakil vücûdu yokdur. Kemâl ise, dönüp halka gelüp, halkı Hakk'a âyîne bulup, ahadühümâ ile âhardan mahcûb olmamakdır.
İmdi, benim kalbim henüz perîşân dururken, işimden bir işim bitmeden, "Sen kâmil oldun" deyu lâf u güzâf ile halîfe edüp, kendi gibi şöhret esîri ideyim der. "Becid becid ısmarlar" deyu gâib sîgasıyla beyân etdiği mürşidin murâdı ile tâlibin maksûdu beyni uzak olup ve mürşidin hâli tâlibin ma'lûmu olup, tâlibin maksûdu mürşide ma'lûm olmadığına işâretdir. Zîrâ tâlib yumak olduğunu bildi, mürşid tâlibin bildiğini bilmedi. Veyâhud câiz ki vâsıta ile teklîf etmiş ola, göreyim aldanır mı deyu.