22 Aralık 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Hep söylediğimiz gibi, namaz kılmak demek, Allah'ın huzûruna çıkmak demekdir. Huzûrullaha çıkan kimse, tam bir huşû' ve hudû' içinde olmalıdır. Nitekim Sûre-i Mü'minûn'un başındaki "قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ * الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ" âyet-i kerîmleri, felâha erecek olanların ancak namazı huşu' ile kılanlar olacağını beyân etmekdedir.
Nasıl ki, bir işi için yüksek mevkideki bir zâtın huzûruna çıkan bir kimse, son derece dikkatli olur, fikren ve bedenen başka bir işle meşgûl olmaz, bütün dikkatini görüşeceği zâta teksîf eder, hareketlerine çok dikkat eder ve saygıda hiç kusûr etmezse, namaza duran bir kimse de, Hakk'ın huzûrunda olduğunun şuuruyla tam bir ta'zîm ve teslîmiyyet ile namazı edâ etmelidir. Zâten namaza başlarken iki elini kaldırıp geriye doğru atan ve "Allahüekber" diyen bir kimse, Hakk'dan gayrı ne varsa hepsini arkaya attığını ve Cenâb-ı Hakk'ı yegâne kuvvet ve kudret sâhibi olarak kabûl ettiğini ikrâr ediyor demekdir. Öyleyse namaza duran kişi, tam bir vecd içinde olmalıdır ki sôfiyye lisânında buna "huzûr" denir.
Namaz kılanın önünden geçmek, bu vecdi yani namaz kılanın huzûrunu bozar. Namaz kılanın önünden geçen kimse, âdeta şeytân gibi abd ile ma'bûd arasına girmiş olur. Bir an için bile olsa, kulu Hakk'dan ayırmak kadar büyük bir vebâl olamaz. Nitekim, " Namaz kılan bir kimsenin önünden geçen kişi, ne büyük bir vebâl aldığını bilseydi, kırk yıl bile beklerdi" meâlinde bir hadîs-i şerîf vârid olmuşdur. Mes'elenin bir yönü budur.
Diğer tarafdan, namaz kılanların da, kimseyi böyle büyük bir vebâl altında bırakmamak için a'zâmî gayret sarfetmeleri gerekir. Bunun için gerek câmilerde gerek evlerde, namaza duruken hep bir sütre gerisinde durmak lâzımdır. Bu sütre yerine göre bir duvar, yerine göre bir sütun, yerine göre bir dolap olabilir. Namaz kılarken sütre kullanan kişi, başkalarını günâha girmekden kurtarmış olur. Ancak sütreye rağmen yine de önünden geçen olursa bunun vebâli çok büyük olur ki bunlar hakkında da bir hadîs -i şerîf vârid olmuşdur. O hadîs-i şerîfde, Resûl-i Ekrem Efendimiz, namaz kılanın önünde bir sütre olduğu halde, sütre ile namaz kılanın arasından geçen kimsenin, şeytandan farksız olduğunu beyân buyurmuşlardır.
Namaz kılanın huzûrunu bozan, konuşma, gürültü, patırtı, müzik ve sâir hâl ve hareketlerin hepsi de aynı kapıya çıkar.
Saff-ı lâhûtîlerin tertîbine yektâ nizâm
Serteser temyîz için düstûr-i Yezdân'dır edeb
Buldular vâsıl olanlar kurbeti âdâb ile
Mâyedârân-ı velâyet kenz-i pinhândır edeb