Namazda Gaflet

18 Kasım 2017 tarihinde yayınlanmıştır.

Zikrullah
Daha önceki yazımızda, "Her namaz kılanın namazı kabûl olmaz" demiş ve "Namazın kabûlü için huşû' şartdır" demişdik. Sözümüzü âyet-i kerîmelerle isbât etmişdik. O yazımızda huşû'a mâni' olan hâllerden bazılarını zikretmişdik. Bu hâllerin tamâmını sayabilmek mümkün olmadığı için bir de tasnîf vermişdik. 

Namazın kabûlü husûsunda kafaları karıştıran bir husûsu da bu vesîle ile îzâh etmekde fayda görüyorum. Bazı kardeşlerimiz, namazda kalbe gelen düşünceler yüzünden, namazlarının kabûl olmayacağını zannediyor ve endîşe diyorlar. İçleri rahat olsun. Bu düşünceler ne kadar acâib ne kadar saçma ne kadar nâhoş olursa olsun namazın kabûlüne mâni' olmaz. Bu husûsu uzun zaman önce "Boş Eve Hırsız Girmez" başlığı ile yayınladığımız yazıda îzâh etmişdik. 

Her ne kadar, kalbe gelen düşünceler de huşû'a mânî olan hâller gibi namazdaki huzûru bozuyor ve gaflete sebebiyet veriyorsa da aralarında çok önemli bir fark vardır. O da birinin irâdî diğerinin gayr-i irâdî olmasıdır. Yani düşüncelere mânî olmak insanın elinde değildir ama huşû'a mâni olan hâlleri bertaraf etmek insanın elindedir. Allah, insanın irâdesinde olmayan şeyler için hesap sormaz. 

Farkı şöyle de îzâh edebiliriz. Birinde kul Allah'a yönelmek arzusundadır, niyeti de hâlisdir ama nefsin ve şeytanın iğvâsı sebebiyle türlü şeyler aklına gelir ve gaflete düşer. Diğerinde niyeti dürüst değildir, namazı ya angarya gibi ya âdet şeklinde ya da gösteriş için kılar. İkisi arasındaki fark çok büyükdür.
Bu husûsu ârifler sultânı İmam-ı Ali kerremallahu vecheh Hazretlerinin iki menkıbesi ile te'yîd edelim. 

Bunlardan birincisi "Boş Eve Hırsız Girmez" başlıklı yazımızdaki menkıbedir. O hâdisede, Resûl-i Ekrem Efendimiz, aklına hiçbir düşünce getirmeden iki rekât namaz kılabilene hırkasını vermeyi va'dedince, buna bir tek İmâm Ali cesâret edebilmiş fakat namazın sonunda "aklına hiç bir şey getirmese de, kendisine hangi hırkanın verileceğini" düşünmeden edemediğini itiraf etmişdir.

Diğer menkıbesi de şudur. Bir gazâda Îmam Ali kerremallahu vecheh Efendimizin ayağına bir ok saplanmış, içeride kalan kısmı çıkarmak çok zahmetli ve acı verici olduğundan kendisine "Bunu çıkartmak lâzım ama acısına dayanmanız çok zor" demişler. İmam Ali, "Ben namaza durayım, o zaman çıkartın, namazda iken acısını duymam" buyurmuşlardır. Namaz durunca oku çekip çıkarmışlar. Hazret-i İmâm, namazını tamamlayıp selâm verince, "Çıkarttınız mı?" diye sormuşlardır. Acı duymak bir tarafa çıkartıldığını hissetmemişlerdir bile. 

Bunlardan anlıyoruz ki, namazda irâdemiz dışında aklımıza gelen bir düşünce namazın kabûlüne mâni' olmaz. Yeter ki böyle bir şey olduğunda hemen Allah'a rücû' edelim, o düşünceyi ilerletip, derinleştirip, dallandırıp budaklandırmayalım. 
Listeye geri dön