Namazdaki Büyük Sır

10 Aralık 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Namaz

Önceki yazımızda "Namazın en büyük sırlarından biridir sıbgatullah meselesi" demişdik, şimdi bunu biraz îzâh edelim. 

Namaz bir zikirdir, hem de zikrin en a'lâsıdır ama lisânen yapılan zikirden çok vücûden, bedenen yapılan bir zikirdir. Namazın içindeki zikirler, tesbîhler ayrı, onlardan bahsetmiyorum. Namazın kendisinden bahsediyorum. Namazın her rüknü, namazdaki her hareket, tesbîhler, tekbîrler hep Cenâb-ı Hakk'ın sıfatlarına tekâbül eder. Dolayısıyla namaz kılan zât, farkında olsun ya da olmasın, namaz kılmakla Hakk'ın sıfatlarına bürünmüş olur. Nitekim "Namazda Kur`ân Okumanın Hikmeti" başlıklı yazımızda buna kısaca temâs etmişdik. 

Meselâ namaza duran kimse, "Allahuekber" diyerek, ellerini geriye atar ve namaza başlar. Böyle yapmakla mâsivâullahı geriye atmış olur. Nitekim namazda yemek içmek yokdur, konuşmak yokdur, gülmek yokdur, uyumak yokdur, sağa sola bakmak yokdur, alışveriş yokdur, başka bir şeyle meşgûl olmak yokdur. Bunlar hep namazı ifsâd eden şeylerdir. Demek ki namaza duran kişi, Hakk'ın samediyyet sıfatına bürünmekdedir. Samed, hiç bir şeye ihtiyâcı olmayan demekdir. Namaz kılan kişi de muvakkaten de olsa Hakk'dan gayrı her şeyden yüz çevirerek, bu sıfata bürünmüş olur. 

Namazda kırâat farzdır. Kur`ân okumak, Hakk'ın kelâm sıfatına bürünmekdir. Namazda rükû vardır, rükû Hakk'a teslîmiyyet, boyun eğme ifâdesidir. Rükû eden kişi Cenâb-ı Hakk'ın Müzill sıfatına bürünmüş olur zîrâ nefsine baş eğdirmişdir. Kezâ Muizz sıfatına da mazhar olmuşdur çünkü nefsini zillete düşürerek rûhunu azîz kılmışdır. Secde etmek nefsi yok etmek mânasına gelir. Öyleyse secde eden zât, Mümît sıfatına bürünmüşdür. Aynı zamânda Muhyî sıfatına da mazhar olur secde eden zât. Neden? Nefsini öldüren kalbini ihyâ eder de ondan. 

Yine namaz kılan zât, tesbîh eder, hamd eder, tekbîr getirir. Bunları yaparken de yine Hakk'ın sıfatlarına bürünür. Çünkü Sübbûh O'dur, Hamîd O'dur, Mütekebbir O'dur.

Yine namaz kılan kişi, Hakk'ın Mü'min sıfatına bürünmüş olur. Hakk'a ilticâ eden kendisini emniyete alır çünkü. Mahlûkatı da emniyete alır. Çünkü namaz kılanın elinden, dilinden ve sâir uzuvlarında bir kötülük gelmez kimseye. 

Kezâ namaz kılan kişi Hakk'ın Mâlik sıfatına da mazhar olmuş olur. Vücûdu onun memleketidir, mülküdür, hisleri ve kuvvetleri onun askerleridir, ordularıdır, tebasıdır namaz kılmakla mülkünü,  askerlerini, tebasını dilediği gibi tasarruf etmekdedir, hükmünü yürütmekdedir. Bu itibarla Cebbâr ve Kahhâr sıfatlarına da mazhar olur namaz kılan kişi. Çünkü nefsine dilediği gibi hükmetmekde, onu tasarrufu altında bulundurmakda, hakr u galebesi altında tutmakdadır.

Yine namaz kılan kişi Cenâb-ı Hakk'ın Azîz sıfatına mazhar olur. Azîz izzet sâhibi demekdir. Allah'a muhâtab olmakdan, Allah ile konuşmakdan daha büyük şeref, daha büyük izzet düşünülebilir mi?

Namaz kılan kişi Cenâb-ı Hak'ın Şekûr sıfatına da bürünür. Şekûr, çokça teşekkür eden, iyilik yapanı övgüyle anan manâsınadır. Namaz, Allah'ın nimetlerine karşı kulun teşekkürü, Cenâb-ı Hakk'ın lutfukârlığına bir övgü mâhiyetindedir.

Kezâ namazda Reşîd sıfatıyla da sıfatlanır insan. Reşîd doğru yolu bulan, bulduran, doğru yol üzerinde duran, durduran manâsınadır. Namaz kılan kişi, doğru yolu bulmuşdur, Hakk'a giden yola girmişdir. 

Yine namaz kılan kişi Sabûr sıfatına da mazhar olur. Sabûr çok sabırlı demekdir. Çünkü başı da ağrısa, hasta da olsa, aç da olsa, yorgun da olsa, uykusu da olsa, işi de olsa, derdi de olsa, bunların hepsine sabreder ve huzûrullaha çıkar, kulluk vazîfesini yerine getirir.

Bütün sıfatları tek tek saymaya lüzûm yok, diğerlerini siz de bulup çıkarabilirsiniz. 

Hâsılı, namaz kılan kişi, eğer fiil ve hareketlerine dikkat ederse, görecekdir ki, namaz başdan aşağı zikirdir ve hattâ zikrin en yüksek derecesidir. Çünkü lafızdan manâya, esmâdan müsemmâya gitmekdir. Bu itibarla namaz, abd ile mab'ûdun birleşmesidir. Zîrâ Allah'a yaklaşmak, ancak O'nun sıfatlarına sâhib olmakla mümkündür. İşte hakkıyla kılınan namaz, bunu temin eder.

Listeye geri dön