20 Aralık 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
"Mahşerdeki Hesâbın Remzi Olarak Namaz" başlıklı yazımızda, namazın mahşer ahvâlini nasıl remz etdiğini beyân etmişdik. Bu itibarla namazdaki her hareketin ne manâya geldiğini de söylemişdik. Namaz kılan kişi, namaz hakkında pek bir şey bilmese, okunan âyetlerin, sûrelerin manâlarını anlamasa, fakat namazı bu hâlet-i rûhiyye ile kılsa, o namaz ona kâfî gelecekdir. Diğer tarafdan, namaz kılan kişi allâme-i cihân olsa, kırâatı da mükemmel olsa, hattâ Arapçaya bi-hakkın vâkıf olsa, fakat namazı şeklen kılsa, hiç bir fayda görmez o namazdan. Nitekim Cenâb-ı Hakk'ın "فَوَيْلٌ لِلْمُصَلّ۪ينَۙ fe veylün lil musâllîn" tehdîdi bunlar hakkındadır.
Bugün müslümanlar çok acâib bir hâldeler. Namazı huzûrullahda durup hesâba çekiliyormuş gibi kılmak şöyle dursun, hava biraz soğuk yâhud sıcak olsa nazlanıyorlar, hemen şikâyet ediyorlar, bu yüzden kışın kaloriferle ısıtıyorlar câmileri, yazın klimayla soğutuyorlar. kezâ soğuk suyla abdest almak zorlarına gidiyor müslümanların, bu yüzden hemen hemen her câmide sıcak su var. Halbuki namazda biraz terlemek, bunalmak yâhud biraz üşümek, titremek namaz kılana zarar vermez bilakis fayda verir. Yarın mahşer gününde, Allah'ın huzûrunda hesâb verirken, kimbilir nasıl terleyeceğiz, kimbilir nasıl tir tir titreyeceğiz korkudan, bunu hatırlatır bize en azından. Yine meselâ câmi biraz kalabalık olsa, yer dar gelse, hemen yüzler asılıyor. Saf biraz sıkışık olsa, yâhud saflar arasındaki mesâfe az olsa, mırın kırın ediyoruz, keyfimiz kaçıyor. Sere serpe, ferah fahûr kılmak istiyoruz namazı. Halbuki bir düşünsek mahşerin kalabalığını, oradaki itiş kakışı, o hengâmeyi, hiç şikâyet etmeyiz bu durumdan. Üstelik namazımız da makbûl bir namaz olur.