Namazın Her Bir Rüknü Ne Manâya Gelir?
11 Aralık 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Fıkıh âlimlerine göre namazın farzları on iki olup bir kısmı öncesinde, bir kısmı da namazın içindedir. Namaza başlamadan öncekiler, necâsetden tahâret, hadesden tahâret, setr-i avret, vakit, istikbâl-i kıble ve niyyetdir. Namazın içindekiler ise iftitâh tekbîri, kıyâm, kırâat, rükû', sücûd ve ka'dedir. İlmihallerde ve fıkıh kitaplarında bunların ta'rîfleri bütün teferrûatı ile yapılmış ve namazla ilgili meseleler hakkında sayısız kitâblar yazılmışdır. Nitekim İmâm-ı A'zam Hazretlerinin talebelerinden İmâm-ı Ebû Yûsuf, iki rek'at namazda on iki bin mes'ele olduğunu söylemişdir.
Ancak dikkat edilirse bunlar namazın şekil şartlarıdır. Namazdaki her rüknün bir şekli olduğu gibi bir de ma'nâsı vardır ki bunlar namazın özü ve rûhu hükmündedir. Nasıl ki rûhu olmayan insan, cesed hükmünde olup hiç bir kıymeti yoksa, sâdece şekillerden ibâret olan namazın da bir kıymeti yokdur ve böyle bir namaz Allah katında makbûl değildir.
Meselâ bir kimse yüzünü kıbleye dönünce istikbâl-i kıble şartını yerine getirmiş olur ama kalbi başka yerde ise kıldığı namaz makbûl olmaz. Zîrâ namaz kılarken kıbleye dönmekden maksad, Allah'a yönelmekdir. Hakk'ın huzûrunda olduğunu idrâk etmeyen bir kimse, sabaha kadar da namaz kılsa bir faydası yokdur.
Meselâ bir kimsenin bedeni ve elbisesi tertemiz olsa fakat kazancı haram olsa bu kişinin kıldığı namaz şekilden ibâret kalır, Allah katında hiç bir değeri olmaz. Zîrâ necâsetden tahâret demek sadece üstünü başını pislikden temizlemek değil, helâl lokma yemek, kul hakkında kaçınmak demekdir.
Meselâ bir kimse mükemmel sûretde abdest almış olsa fakat günâhlarına tövbe etmemiş olsa, o hâliyle kıldığı namaz makbûl olmaz. Zîrâ abdestden maksad, abdest a'zâları ile irtikâb edilen günâhlardan temizlenmekdir.
Misâlleri çoğaltabiliriz ama biz şimdilik namazın farzlarına âid ma'nâlara kısaca temâs etmekle yetinelim.
- Necâsetden tahâret - Haram lokmadan, kul hakkından, zulümden kaçınmak.
- Hadesden tahâret - Bütün günâhlara nedâmet ederek tövbekâr olmak.
- Setr-i avret - Ef'âlini ve ahlâkını düzeltmek.
- Vakit - Gafletden kurtulmak.
- İstikbâl-i Kıble - Bütün kalbiyle Hakk'a yönelmek.
- Niyyet - Hakk'a kurbiyyet için cehd etmek.
- İftitah tekbiri - Allah'dan başka her şeyi arkaya atmak, mâsivâdan yüz çevirmek.
- Kıyâm - Huzûrullaha çıkarılacağını ve yapdıklarından hesâba çekileceğini bilmek.
- Kırâ'at - Zikrullah, Hakk'ı unutmamak ve nefse Kur`ân'ı talîm etmek.
- Rukû' - Hakk'ın emrine mutî' ve kazâsına râzı olmak, Allah'dan başka kimseye boyun eğmemek.
- Sücûd - Nefsini mahkûm etmek, aczini bilmek, hiçliğini anlamak.
- Ka'de - Îmânı yakîne getirmek, şehâdetin sırrına vâkıf olmak.
Namazın her bir farzını bunlara riâyet ederek yerine getiren kimse kıldığı namazdan fayda görür, feyz alır. Yoksa kıldığı namaz beden hareketlerinden ibâret olur, yorgunluğu yanına kâr kalır. Nitekim Cenâb-ı Hakk Kur`ân-ı Kerîminde "اَقِمِ الصَّلٰوةَۜ akimi's-salâte" buyuruyor, dikkat buyrun, "namazı kılın" demiyor Allah, "namazı ikâme edin" diyor. Yani "namazı hakkıyla kılın" diyor. Yine "اِنَّ الصَّلٰوةَ تَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِۜ inne's-salâte tenhâ ani'l-fahşâi ve'l-münker" buyuruyor Allah. Yani "Muhakkak ki namaz, her türlü kötülükden ve ahlâksızlıkdan alıkoyar" diyor. Demek ki hem günâh işleyip hem namaz kılanların namazı namaz değildir. Eğe ahlâkını düzeltmiyorsa bir insan, onun kıldığı namaz Hakk katında makbûl değildir. Yatıp kalkmakdan ibâretdir o namaz. Âyetin devâmında, "وَلَذِكْرُ اللّٰهِ اَكْبَرُۜ ve le zikrullahi ekber" buyuruyor Allah. "Namaz ne büyük işdir" diyor, "ne büyük ibâdetdir namaz" buyuruyor. Namaz bir takım şekil ve hareketlerden ibâret olsa, böyle söyler mi Allah?
Listeye geri dön