Nasîhat Gizli Olmalıdır Kâidesinin İstisnâları

12 Şubat 2020 tarihinde yayınlanmıştır.

İrşad
Bir önceki yazımızda çok mühim bir irşâd düstûrundan bahsetmiş ve "Nasîhat gizli olmalıdır" demişdik. Bu herkes için geçerli bir kâidedir ama her kâide gibi bunun da bazı istisnâları vardır. Bu yazıda işte o istisnâlardan bahsedeceğiz.

Bazı hâller olur ki, nasîhat eden zât, nasîhatını muhâtabına doğrudan bildirmez de, kızım sana söylüyorum gelinim sen anla kabîlinden yapar. Meselâ bir kimse, evine misâfir olarak gelmiş olan bir arkadaşının çocuğu bir kabahat yapdığında, onu azarlamaz da hiç kabahati olmayan kendi çocuğunu azarlar. Görünüşde, böyle yapmakla kendi çocuğunu herkesin içinde küçük düşürmüş gibi olur ama aslında gizlice diğerine nasîhat etmiş olur.

Aynı şekilde bir hoca da talebeleri arasında bu usûle başvurabilir. Yeter ki azarlamak için seçtiği talebe onun azarından alınmayacak olgunlukda ve hocasının maksadını anlayacak ferâsetde olsun.

Mürşidler de zaman zaman bu usûlü kullanırlar. Meselâ ham bir dervîşe nasîhat etmek için hiç hatâsı olmayan olgun bir dervîşi alenî olarak azarlarlar. Bunu yapan mürşid çok iyi bilir ki, o olgun dervîş, bu azardan dolayı kendisine gücenmez, darılmaz, muhabbetini kaybetmez. Umulur ki ham olan dervîş de hatâsını anlar, kendisine çeki düzen verir.

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri de zaman zaman böyle yaparlardı. Meselâ ham bir dervîşin bir hatâsını gördüklerinde, onu azarlamazlardı da kendisine yakın olgun bir dervîşi hatâyı yapan kişinin de bulunduğu bir yerde alenî olarak azarlarlar ve hatâlı olan kişiyi bu sûretle irşâd ederlerdi. Bir defasında, aynı semtde olmasına rağmen Cuma'ya başka bir câmiye gittiğini öğrendiği bir dervîşini irşâd etmek için, kendisine yakın olan bir dervîşi alenen azarlayarak, "Dervîş adamın, şeyhinin hutbe okuduğu câmiden başka yerde ne işi var!" diye azarlamışlardı. Halbuki gûyâ azarladıkları o dervîş, her Cuma Efendi Hazretlerinin hutbe okuduğu câmiye gelenlerdendi.

Diğer bir istisnâ da, alenen azarlamayı, insana hayâtı boyunca unutamayacağı bir ders vermek için yapmakdır. Zîrâ gizlice yapılan nasîhatlar ne kadar tesirli olursa olsun bu tesir pek kalıcı olmayabilir. Fakat insan herkesin önünde mahcûb olunca bunu kolay kolay unutamaz, hattâ ömrünün sonuna kadar hatırlar. Gerçek mürşidler insanların zayıf noktalarını çok iyi bildikleri için, ilerde onların başında derd açabilecek bazı önemli zaaflar hakkında öyle kuvvetli bir azarlama yaparlar ki o kişi bunu hayâtı boyunca unutmaz ve o kişi bu sâyede düşeceği vartalara düşmez, yapacağı hatâları yapmaz. Tabii bu çeşit azarlamalar herkese yapılmaz, yapılan kişiye de her zaman yapılmaz, belki bir ya da iki kere yapılır.

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretlerinin bu tarzdaki azarlamalarına çok nâdir de olsa şâhid olmuşumdur. Hattâ böyle bir azara bir seferinde fakîr de muhâtab olmuşdum. Efendi Hazretleri ihvânı ile birlikde Heybeliada'daki bir davete giderlerken, iskeleye yakın bir çay bahçesinde oturmuşlar, vapurun saatini bekliyorlardı. Oraya tek başıma geldiğimi gördüklerinde, fakîr'e "Yalnız mısın?" diye sordular. Fakîr de annemle babamın gelip gelmeyeceğini merâk ettiklerini düşünerek, "Yalnızım Efendicim" deyiverdim. Vay efendim sen misin yalnızım diyen! "Ne demek yalnızım! Dervîş yalnız olur mu! Yalnız değilim Allah'la berâberim diyeceksin. Dervîş her an Hakk'la berâberdir" diyerek bendenizi herkesin duyabileceği şekilde güzelce azarladılar. O gün herkesin içinde böyle azarlanmakdan dolayı mahcûb olmuş ve sebebini de anlayamamışdım ama sonradan o azarın ne kadar kıymetli olduğunu çok iyi anladım.

Sana bir mürşid-i kâmil gerek ahvâlini muslih
Selîm etmek içün kalbin ola ol bâlini muslih
Hisâb olmazdan evvel bildirüp nefsin hisâbını
Sana her dem ola müşkil olan eşkâlini muslih
Listeye geri dön