4 Nisan 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Nasreddin Hoca dul bir kadın almış. Hoca tam kadına sarılacağı zaman, kadın "Benim eski kocam şöyle sarılırdı" deyince Hoca'nın canı fenâ halde sıkılmış ve "Benim de merhûme karım bana böyle sarılırdı" diye mukâbele etmiş. Kadın "Benim merhûm kocam beni şöyle öperdi" deyince Hoca, "Benim eski hanım da beni böyle öperdi" diye karşılık vermiş. Bir gece yine böyle eski eşleri hakkında birbirleriyle atıştıktan sonra yatağa yatmışlar. Hoca kadının sürekli eski kocasını anlatmasına sinirlenerek kadını itip, yataktan aşağı atmış. Kadının kolu incinmiş, canı çok yanmış ve sabah olunca doğru mahkemeye gitmiş. Mahkemenin kadısı, Hoca'yı çağırmış ve "Kadıncağızı yataktan neden attın?" diye sormuş. Hoca gâyet sâkin cevap vermiş. "Hâşâ! Hiç olur mu öyle şey. Ben atmadım" demiş. Hâkim, "Peki kadın yalan mı söylüyor?" deyince Hoca "Ben size işin aslını anlatayım diyerek şunları söylemiş :
Hanımın yatakdan düşdüğü doğru ama sebebi şu. Bizim yatak pek büyük değil. Onda bir rahmetli var, bende de bir rahmetli var. İki de biz varız. Dördümüz birden yatağa girince sığamıyoruz. İşte sebeb bu.
İnsanların çoğu, ellerine geçen ni'mete şükretmezler de hep kaybettiklerini ararlar, ellerinde olanı eskisiyle mukâyese ederek hep memnûniyetsizliklerini izhâr ederler. Bu nankörlük, çoğu insanda vardır. Bu gibi insanlar, nankörlüklerinin cezâsını, kendi sebeb oldukları mutsuzluk ve tatminsizlikle çekerler. Dulların evliliği bu gibi tatminsizliklere en çarpıcı misâldir ama aynı tatminsizlik başka değişikliklerde de kendini gösterir. Bu gibi nankörlükler en çok da iş değiştirenlerde görülür.