30 Nisan 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Efendi Hazretlerinin zikretdikleri âyet, Sûre-i Yusûf'daki, "وَقَالَ يَا بَنِيَّ لَا تَدْخُلُوا مِنْ بَابٍ وَاحِدٍ وَادْخُلُوا مِنْ اَبْوَابٍ مُتَفَرِّقَةٍۜ وَمَٓا اُغْن۪ي عَنْكُمْ مِنَ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍۜ اِنِ الْحُكْمُ اِلَّا لِلّٰهِۜ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُۚ وَعَلَيْهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ" âyet-i celîlesidir.Yakûb Peygamber ne dedi çocuklarına? "Mısır'a gitdiğiniz vakitde, hepiniz bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin" diyor. Çünkü onlar Yûsuf kadar güzel değil ama Yûsuf'un kardeşleri olmak münâsebetiyle, güzel adamlar. On tânesi bir arada, hepsi güzel, arslan gibi adamları bir arada görseler ne olur? Nazar-ı dikkati celbeder. Nazar meselesi için.
Ben nazara inanıyorum. Çünkü isbâtı var. Yılan, yumurtasına baka baka yavru çıkartır. Kaplumbağa, yumurtasına böyle baka baka baka böyle gözüyle yavruyu çıkartır. Onun için nazar hakdır. Çıkmışlar oradan askerlerin gözüne gireceğiz diye, yalan yanlış konuşuyorlar, Diyânet Riyâsetinin adamları. Yalan yanlış konuşuyorlar, askerlerin gözüne gireceğiz diye. Anlatma! Bu meydanda nice başlar kesilir hiç soran olmaz.
Nazar iki kısım. Bir nazar var, rahmet nazarı var, şefkat ve sevgi nazarı var. Bir de hased ve kötülük nazarı var. Bir de hilkat bakımından kötü nazarlı kişiler var. Bir adam ne kadar iyi olsa, meydân-ı muhârebede düşmanın kurşunundan kurtulamaz meğer ki kendini iyi müdâfaa ede. Bir adamın iyi olması, kötü adamın nazarından kendisini kurtaramaz. Ancak bir silah olması lâzım ki onu karşılasın. O silah da nedir? Duâsıdır, Allah'a sığınmasıdır.
Biz nazarın hep kötüsünü biliriz. Kem nazar, deveyi kazana, insanı mezara sokar demişlerdir ki doğrudur ammâ bir de iyi nazar vardır ki bunu pek bilmeyiz. Evliyânın nazarı, hâki kimyâ eder, ölü gönülleri ihyâ eder. İnsan, Allah dostlarını bulup hiç değilse onların merhamet nazarına uğramaya çalışmalıdır.
İnsan bazı zevâtı görür yâhud gördüğü kişinin nazarına uğrar, onun dahi insan üzerine tesîri olur. Hattâ en mühimlerinden bir tânesi de budur nazar meselesinde.
Başka bir sohbetlerinde de şöyle buyurdular :
Nazar değer adama. Nazar, deveyi kazana, insanı mezara düşürür. Göz yok mu göz! Ama iyi göz de vardır. Biz yalnız gözün kötü tarafını biliriz. Bazı velîler vardır ki insan onların nazarına uğramalıdır. Onların nazarına gidip oturmalı insan.
Efendi Hazretleri nazar meselesinden bahsederlerken ekseriyâ şu kıssayı anlatırlardı :
Bir kötü adamı, çok kötü bir insanı o devrin mahkemesi idâma mahlûm etdi. Ve hükmü infâz etdiler, asdılar. Ve onu şehrin ortasında asdılar ki gelip geçen ibret alsın diye. Çünkü bazı insanlar ancak böyle şeyi görürlerse ibret alabilirler, manevî asılmanın farkına varmazlar, maddî olarak görürlerse anlayabilirler. Çünkü her eşyâ konuşmakdadır ama anlayan için. Anlamayan ancak konuşursa anlayabilir yani kelimeleri işitirse anlar. Oradan bir velî geçiyordu, zannediyorum Cüneyd-i Bağdâdî, kaddese sırrahu's-sâmî Hazretleri. Hazret onu gayr-ı irâdî olarak gördü ve böyle şeyleri görmek kabz hâline sebeb olduğu için hemen gözlerini kapadı ve o asılan adama şefkat nazarıyla bakdı. "Eyvah! Bu adam iyi bir insan olsaydı, idâma mahkûm olmasaydı, hayâtını gayetle güzel geçirseydi ve dünyâsını da âhiretini de mamûr etseydi" diye düşünerek şefkat nazarıyla bakdı fakat gözünü kapadı. Çünkü çirkin bir hâdiseydi, kabz hâli gelebilirdi insana. Çirkin şeylere bakmak gözün âfetidir, göz âfeti. Bakmamak lâzımdır. Fakat Şeyh görmüşdü bunu. Ve o gece o zâtı, rüyâda gördüler, o şehrin yani Bağdad şehrinin ileri gelen velîler, Hakk dostları. Dediler ki, "Sen kötü bir adamdın, mahkeme cemiyeti senin şerrinden kurtarmak için seni idâma mahkûm etdi, seni asdılar, sen cennete nasıl girdin?" dediler. Rüyâyı bir kişi görmedi, kırk kişi gördü. O zât dedi ki, "Ben kötü bir insandım ve cezâmı çekdim. Bir şeyh efendi geçdi oradan, bir Allah'ın dostu, velîsi, bana nazar etdi, merhamet nazarıyla. O merhamet nazarıyla nazar etmesinden dolayı beni Allah affetdi ve dedi ki, 'Kulum, sevdiğim, sana rahmet nazarıyla bakdı, ben de seni affetdim', onun için bu makâma yükseldim" dedi.
Şakî olarak ölen bir kimse, bir nazarla böyle saîd olursa, hayatda yaşayan kimseye, bir Allah'ın velîsi nazar ederse, yâhud kötü bir kimse nazar ederse, elbet nazarının tesiri olacakdır.
Efendi Hazretleri nazar boncuğu hakkında da şöyle buyurdular :
Ulemâ-i benâm hazerâtı mavi boncuk takmayı hoş görmezler. Halbuki neye benziyor o? Siper-i sâikaya benziyor. Minârenin tepesine siper-i sâika koyuyorsun, yıldırım gelip ona çarpıyor, oradan aşağı iniyor. Boncukda kerâmet yokdur. Mavi boncuk koymakdan maksad, nazarı yıldırım gibi olan kötü nazarlının nazarı ona vurur. Mavi olduğu için ilk nazar ona vurur. Onu korur, siper-i sâika gibi. Bizim ulemâ "Aman! Öyle şey olmaz!" filan demiş ama öyle değil. Benim hocam, büyük hocam, öyle söyledi, "Çitlenbik dalı taşıyın üzerinizde" dedi, "çitlenbik dalı" ve anlatdı hikâyeyi, kıssayı, Sûre-i Yûsuf'u tefsîr ederken, Hacı Hayrullah Efendi Hazretleri, Ayasofya Câmisinde. Yazdım onları ben kitâblara.
Efendi Hazretleri nazardan korunmak için Felak ve Nâs Sûrelerini tavsiye ederlerdi. Yine Âdiyât Sûresini okumaya devam edenlerin şer nazardan emîn olacağını söylerlerdi. Efendi Hazretlerinin nazar hakkındaki bir sohbetini ve kem nazara dâir ibretli hikâyeleri şurada bulabilirsiniz.
www.muzafferozak.com