21 Ekim 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Nefs-i emmâre, çok tehlikeli bir kobra yılanı gibidir. Nasıl ki yılan, soğukda uyuşuk ve hareketsiz kalır, o hâlde iken kimseye bir zararı dokunmaz ise nefs-i emmâre sâhibi olan kişi de fukarâ iken süt dökmüş kedi gibidir. Hattâ bakarsın adam, câminin hep ön safında, elinde bir tesbih, "Amân Yâ Rabbi, Amân Yâ Rabbi" diye Allah'a yalvarır durur. Ne zaman ki eline biraz para geçer, biti biraz kanlanır, tıpkı güneş çıkınca ısınan yılanın harekete geçip sağa sola saldırması gibi hemen günâha, ısyâna ve zulme başlar.Efendi Hazretleri kendi cemaatinden birinin ibretlik hikâyesini de şöyle anlatmışlardı :
Benim cemaatimden fukarâ bir adam vardı. İkide birde bana gelir, "Hocam, ne olur benim için duâ et, Allah bana para versin. Bak göreceksin, param olunca ilk iş bu câmiyi yaptıracağım, bir de araba alacağım, seni vaazlara hep ben götürüp getireceğim" der dururdu. Önce sabretmesini tavsiye ettim ama çok ısrâr edince duâ ettim. Bir müddet sonra adam ortadan kayboldu. Eskiden her gün cemaate gelen adam, câmiye hiç uğramaz oldu. Tanıyanlara sordum. Ne deseler beğenirsiniz? "Hocam, o adam parayı buldu, artık her gece gazinoya gidiyor, son model bir de araba almış, arabasıyla artistleri, şarkıcıları gezdiriyor".Sâdi-i Şirâzî'nin Gülistân'ındaki şu hikâye ile Efendi Hazretlerinin sık sık anlattıkları "Körün Kamçı Zannetiği Yılan" kıssası da bu meseleyi pek güzel beyân eder.