Nefs-i Emmârenin İlacı Tevhîddir

6 Mart 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Zikrullah

Nefs-i emmârenin bir numaralı ilacı Kelime-i Tevhîd'dir. Sâliklere evvelâ Kelime-i Tevhîd zikri telkîn edilmesinin hikmeti budur. Kelime-i Tevhîd, kılıç mâhiyetindedir, yedi başlı nefs-i emmârenin bütün başlarını keser. Yine Kelime-i Tevhîd'in "lâ"sı, bir süpürge gibidir, insanın kalbinde ne kadar pislik, ne kadar kötülük varsa, hepsini süpürür atar. 

Kelime-i Tevhîd iki kısımdan müteşekkildir, ilk kısmı nefy, ikinci kısmı isbâtdır. Nefy, olmsuzluk bildirir, bir şeyin varlığını reddetmek, inkâr etmek demekdir, bir şeyi kabûl etmemek, çıkarıp atmak demekdir. İsbât ise, olumluluk ifâdesidir, bir şeyi sâbit kılmak, varlığını kesin olarak ortaya koymak, hiç şübheye mahal kalmayacak şekilde kabûl etmek demekdir. Bu itibarla, tevhîdin baş tarafındaki "lâ ilâhe", Hakk'dan gayrı tapılan ne varsa, hepsini silip atmak, hepsini reddetmek, inkâr etmek demekdir. Sonundaki "illallah" ise, Hakk'dan gayrı bir mabûd olmadığını ikrâr etmekdir. 

Nefs-i emmâre ehli, zâhirde Allah'ı mabûd kabûl etse dahi, hakîkatde Allah'a tapmaz, nefsine tapar, şehvetine tapar, arzularına tapar. Bunlara tevhîd zikrini talîm etmekden maksad, bunları mukallidlikden kurtarmak, îmânlarını yakîne getirmek ve "lâ mabûde illallah" sırrına erişdirmekdir. Çünkü ancak o zaman nefse ibâdet etmeyi bırakır, Hakk'a kulluk etmeğe başlarlar. 

Basit bir misâl verelim. Nefs-i emmâresine mağlûb olan bir kimse, patronunun her dediğini yapar ama Allah'ın hiç bir emrini yerine getirmez. Sanki onun ilâhi patronudur. Çünkü o dünyâya tapmakdadır, paraya tapmakdadır, makâma mevkiye tapmakdadır. Yâhud karısının, arkadaşının, sevgilisinin her türlü arzusunu yerine getiren ama Allah'ın emirlerine boyun eğmeyen milyonlarca insan vardır. İşte bunlar nefislerine tapanlardır. Bunları bu sahte ilahlardan kurtarmak için kendilerine tevhîd zikri verilir. Sâlik, tevhîdin elfâzından manâsına yükseldiğinde, görecekdir ki, bütün o tapdığı ilâhlar hayâlî imiş, sahte imiş, bir illüzyonistin aldatmacalarından farksız imiş. 

Yine nefs-i emmâre ehli, zâhirde muvahhid de olsa hakîkatde gizli şirk içindedir. Yani emmâre ehlinin tevhîdi taklîdîdir, tahkîkî değildir. Zîrâ eşyâyı Hakk'dan ayrı görür ve her şeye bir varlık verir bunlar. Fiilleri de Hakk'a izâfe etmezler, mahlûkâ izâfe ederler. İşte bunlara tevhîd zikrinin talim edilmesinin bir sırrı da budur. Tevhîd sâyesinde îmânları tahkîke erecek ve kendilerinde "lâ fâile illallah" sırrı zuhûr edecekdir. Böylece Hakk'dan gayrı hiç bir şeye itibar etmeyeceklerdir. Bir kimse rızkı verenin Allah olduğunu bilince, artık paraya, makâma, mala mülke tapmaz, kulluğu Allah'a yapar yalnız. Yine bütün nimetleri bahşedenin Allah olduğunu, hayrın da şerrin de Allah'dan olduğunu, kahrın da lutfun da Allah'dan geldiğini bilince, Allah'dan başka tapacak bir ilâh olmadığını anlayacak, yalnız ve yalnız O'na kulluk etmesi gerekdiğini bilecek ve Allah'ın emirlerine uyacak, yasaklarından kaçınacakdır. Ve böylece nefs-i emmârenin esâretinden kurtulacak, emmârelikden bir üst mertebeye yükselecekdir.

Kelime-i Tevhîd zikrinin faydası bundan ibâret değildir, daha nice nice faydaları vardır elbette. Ama biz burada yalnız nefs-i emmâreye ilâc olma cihetini îzâh etmek istediğimiz için diğer faydalarına temas etmedik. Onları da yeri geldikçe anlatırız inşâallah.

Nefs-i emmâre için zikirden başka ilaçlar da vardır şübhesiz. Meselâ bunlardan biri hizmetdir. Ama nasıl hizmet? Şahsın kibrini kıracak, onu hakîr düşürecek bir hizmet. Hele de makâm mevki sâhibi ise bu kişi, mal mülk sâhibi ise. Meselâ sâlike helâ temizletmek, bulaşık yıkatmak, çöpleri döktürmek yâhud halk tarafından hakîr görülen herhangi bir işi yapdırmak gibi. Maksad nefsi zillete düşürmekdir çünkü.

Listeye geri dön