Nefs-i Levvâme

29 Nisan 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Tezkiye-i Nefs

Etvâr-ı Seb'anın ilki olan Nefs-i Emmâre'yi daha önce îzâh etmişdik, araya Ramazan-ı Şerîf girdiği için devâmını getirememişdik. Şimdi ikinci tavır olan Nefs-i Levvâme ile devâm ediyoruz.

Nefs-i Levvâme, kendisini kınayan nefs demekdir. Kur`ân-ı Kerîm'de "وَلَٓا اُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ" âyet-i kerîmesinde açıkça zikredilmişdir. Kendi hatâlarını, suçlarını gören, onlardan pişmanlık duyan, ayıplarının, kusurlarının farkında olan, zaman zaman tövbe eden, Allah rücû' eden kimseler, nefs-i emmâre zindanından kurtulmuş ve bu mertebeye yükselmiş olurlar. Bunlar, nefs-i emmâre ehline kıyasla, çok ileri bir seviyede sayılırlar. Çünkü nefs-i emmâre ehli, kendisinde bir kusur görmez, kendini düzletme arzusu yokdur onlarda. Bilakis kendilerini beğenirler. Ne var ki bu mertebede bulunan kişiler de, hakkıyla tövbe etmedikleri için, sık sık aynı hatâlara düşerler, aynı günahları işlerler, ibâdetleri ihmâl ederler, Allah'ın emirlerine uymak, yasaklarından kaçmak husûsunda nefislerine bir türlü söz geçiremezler. Nefs-i emmâre ehlinden farkları, yapdıkları hatâyı bilmeleri, suçlarından dolayı utanmaları, kendilerini kınamaları, üzülmeleri, iyi insan olmak, makbûl bir kul olmak için istekli olmalarıdır. "اٰخَرُونَ اعْتَرَفُوا بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُوا عَمَلًا صَالِحًا وَاٰخَرَ سَيِّئًاۜ" âyet-i celîlesi işte bu zümre hakkındadır. 

Nefs-i Levvâme'nin belli başlı âlemletleri şunlardır : Gaflet, cehâlet, tembellik, çok uyumak, yeme içmeye düşkünlük, ten zevklerine düşkünlük, giyim kuşama, süse püse düşkünlük, hırs, boş işlerle, boş sözlerle vakit geçirmek. 

Bu kötü sıfatlardan kurtulmak için hakkıyla tövbe etmek ve Allah'a rücû etmek lâzımdır.  Aksi takdirde buradan tekrar Nefs-i Emmâre kuyusuna düşme tehlikesi vardır. Maazallah o kuyuya düşenler de bir daha kolay kolay oradan çıkamaz, helâk olup giderler. 

Bu mertebede bulunanların derdine devâ olan esmâ, İsm-i Celâl'dir. Yani bu kötü sıfatlara sâhib olanlar, Allah ismini vird edinmeli, bu isme devâm etmelidir. Bunun sırrı da şudur. Nefs-i Levvâme ehlinin en büyük derdi Allah'ı unutmakdır. Bu isme devâm eden kişi gafletden kurtulur. İkincisi. Bu isim, ism-i câmi' olup, Allah diyen kimse, Hakk'ı bütün isimleriyle zikretmiş olur. Rahmân, Rahîm, Tevvâb, Gafûr, Basîr, Semî', Habîr, Alîm ve daha ne kadar ismi varsa Allah'ın, İsm-i Celâl içinde mündemiçdir. Bu itibarla, kul her ismiyle O'nu anmış ve her cihetden O'nun yardımını taleb etmiş olur. Üçüncüsü. Nefs-i Levvâme'nin alâmetlerini sayarken cehâletden bahsetmişdik. Bu cehâlet, esas itibarıyla, Hakk'ı bilmemekdir. Zîrâ kişi Allah'ı bilse, ona karşı isyânda bulunamaz. Allah Allah diye zikreden kişide, bir marifet hâsıl olur. Bu marifet ondaki gafleti ve zulmeti giderir.

Listeye geri dön