Nefs İle Cihâd

7 Ocak 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Tezkiye-i Nefs

Niyâzî Mısrî Hazretleri, Mevâidü'l-İrfânında buyuruyorlar ki :

Bil ki, bütün dünya insan için ve insan da Allah için yaradılmışdır. Dünya bir fener gibidir. İnsan bunun ortasında yanan çıradır. Esas gâye çıradır. Nasıl ki insan dünyada kötü şeyleri kabul etmez, dâimâ iyi ve güzel şeyleri kabûl ederse, meselâ ateşden kaçar, cenneti arzu ederse, Allah da herkesi kabûl etmez ancak ahlâkıyla tahalluk eden, ilmine âlim, nefsine ârif olanları kabûl eder. 
Nasıl ki dünyada yiyecekler, giyecekler, meskenler ve sâir şeyler uzun zaman çalışmanın netîcesinde kemâl bulursa, kâmil insan da ancak faydalı ilim, sâlih amel, güzel ahlâk, nefs tezkiyesi ve kalb tasfiyesi ve rûhu ve sırrı mâsivâdan tahliye etmek sûretiyle meydana gelir. Bu işler uzun zamanla, ciddî gayretle ve çokça mücâhede ile hâsıl olur. Zordan da zordur. 
Amellerin en zoru küçük cihâddır. Çünkü bu cihâd küffârın elinde bulunan rûhu kurtarıp Allah'a satmakdır. Cihâdın en zoru ve en büyüğü ise nefs ile cihâddır. Çünkü bu cihâdda her zaman ve her ân rûhu bezl etmek vardır. Nefs baş kaldırdıkça hemen onu öldürmek gerekir. Aksi takdirde nefs bir ejderhâ olur, rûhu ısırıp derhal öldürür.

Ama bu işi yapmak öyle kolay değildir. Bu, zayıfların yapabileceği bir iş değildir. Yakîn nûruyla kuvvetlenmiş, şübheden ve yalandan kurtulmuş olanların işidir. Lâkin bunun başlangıcı, amellerin kolayından zoruna doğru gide gide amelleri düzeltmekdir tâ ki nefs memleketlerinin etrâfı eksilsin ve rûh memleketlerinin etrâfı artsın. Eğer sâlik böyle yaparsa elbette Allah'ın yardımıyla en nihâyet nefsini yener. Nitekim Hakk Teâlâ Hazretleri buyurmuşdur : "اَفَلَا يَرَوْنَ اَنَّا نَأْتِي الْاَرْضَ نَنْقُصُهَا مِنْ اَطْرَافِهَاۜ اَفَهُمُ الْغَالِبُونَ"Bu âyet, her iki cihâdın, tamâmen üstün gelmek için terakkîsine delâlet eder.

Nasıl ki küçük muhârebede askere bir kumandan lâzımdır, elbette büyük muhârebe olan nefs mücâhedesinde de bir mürşid-i kâmile ihtiyaç vardır. Çünkü nefs mücâhedesi birçok bakımdan ötekinden zordur. Nitekim Peygamber Efendimiz, "Küçük muhârebeden büyük muhârebeye dönüyoruz" buyurmuşlardır. Bu mücâhedede en büyük silah, mürşidin verdiği tevhîd zikri ile tâlibin isti'dâdına göre şeyhin emretdiği diğer ameller ve mücâhedelerdir. 
Avâma gelince, onlar için büyük cihâd, kâmil bir imân, riyâsız, süm'asız, ucubsuz, kendini temize çıkarmaksızın, şerî'atle amel etmekdir. Fazlasını yapmakla da Allah'a yaklaşmaya devam eder. Nitekim bir hadîs-i kudsîde Cenâb-ı Hakk şöyle buyurmuşdur : "Kulum bana nâfilelerle yaklaşır, ben onu severim. Onu sevince de, onun gözü, kulağı olurum". Kul, bununla Allah'ın nûruna nâil olur ve ancak onunla hareket eder. Allah ile olan âkıbetinden de aslâ pişman olmaz. Zîrâ sevgilinin yapdığı her şey, sevgilidir.

Listeye geri dön