Nefs İle Cihâdın Üç Unsuru

25 Mart 2019 tarihinde yayınlanmıştır.

Tezkiye-i Nefs
"İnsanın yaradılış hikmeti, Allah'ı bilmek, Allah'ı bulmak, Allah'la olmakdır. Allah, bize bizden yakın fakat biz, O'na uzağız. Allah, dâimâ bizimle berâber, biz ise gafletdeyiz" demişdik. Gafletin sebebi, nefsin kötü sıfatlarıdır. Bu kötü sıfatlardan kurtulmayan, gafletden de kurtulamaz. Bu sıfatlardan kurtulmanın çâresi, nefs ile cihâd etmekdir. Bu büyük cihâdın, gâlibiyyetle netîcelenebilmesi için, birbirinden hiç ayrılmaması gereken üç unsur lâzımdır. 

Bu üç unsurdan birincisi, Allah'ın yardımını istemekdir zîrâ Hakk'ın yardımı olmadan hiç kimse nefsine galebe edemez. Sûre-i Yûsuf'daki "وَمَا أُبَرِّئُ نَفْسِي ۚ إِنَّ النَّفْسَ لَأَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ إِلَّا مَا رَحِمَ رَبِّي" âyet-i kerîmesinde bu mes'eleye de işâret vardır. Yûsuf aleyhisselâm, ma'sûm bir nebiy-yi zîşân olduğu halde, o meşhûr hâdisede, kölesi olduğu adamın karısı kendisine sarkıntılık ettiği zaman nefsine hâkim olarak günâha düşmediği halde, "Ben nefsimi temize çıkarmam zîrâ Allah'ın koruması altında olanlar müstesnâ, nefs hep kötülüğü emreder" demişdir. Yani nefsine hâkim oluşunu kendinden bilmemiş, Hakk'dan bilmişdir. 

Dikkat ederseniz hidâyet rehberimiz olan Kur`ân-ı Kerîm, başından sonuna kadar, yani istiâze ve besmele ile başladığımız Fâtihâ Sûresinden, Sûre-i Nâs'a kadar bize hep bunu ta'lîm etmekdedir. İstiâze, bizi Allah'dan uzaklaştıran her şeyden Allah'a sığınmak demekdir. Besmele, nefsimizi aradan çıkararak, her işi Allah'a izâfe etmek, her şeyin O'nunla kâim olduğunu, her işin O'nun murâdı ile olduğunu ifâde etmek demekdir. Fâtiha'daki "İyyâke na'büdü ve iyyâke nesta'în" ve "İhdines'sırâtal müstakîm" âyetleri de, bize bu cihâdın ancak Hakk'ın lutfu ve inayeti ile mümkün olacağını haber vermekdedir. Kur'ân-ı Kerîm'in son sûreleri olan Felak ve Nâs sûreleri de gerek nefsin elinden, gerek şeytânın vesvesesinden, gerek insan şeytanlarının şerlerinden, gerek mâsivânın zulmetinden dâimâ Allah'a sığınmak gerektiğini, kurtuluşun ancak bu yolla mümkün olacağını bizlere ihtâr etmekdedir.

Nefs ile cihâdın, iki temel temel unsuru daha vardır ki bunlar, bildiğimiz savaşlardaki silah ve cebhâne ile sebâtkârlık ve fedâkârlığa karşılık gelir. Nasıl ki savaşlar silahsız, cebhânesiz kazanılamazsa, ya da silâhı da cebhânesi de olduğu halde sebâtkâr ve fedâkâr olmayanlara zafer müyesser olmazsa, nefs ile yapılan cihâdda da bunlara tekâbül eden iki unsur lâzımdır. Nefs ile cihâdın silâhı zikrullah, cebhânesi kelime-i tevhîd ve esmâ-yı ilâhîdir. Nefs ile cihâdda sebât, nefsin arzularına karşı sabretmek, fedâkârlık ise nefsin isteklerinden vazgeçmek demekdir. İşte sâlikin seyr-i sülûk esnâsında yaptığı bütün zikirler, okuduğu bütün virdler, çektiği bütün çileler, yaptığı her türlü riyâzât hep bu cihâdın gerekleridir.

Sûre-i Bakara'daki "يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اسْتَع۪ينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلٰوةِۜ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِر۪ينَ / yâ eyyühellezîne âmenû-ste'înu bis sabri ve's-salâh innallahe me'as-sâbirîn" âyet-i kerimesi, bütün bu unsurları, topluca ve özlü olarak beyân etmekdedir. Dikkat ederseniz, âyet-i kerîmede önce isti'âne sonra sabır sonra da salât zikredilmişdir. İsti'âne yardım istemek demekdir. Sabır,zâten malûm. Salât ise, başda namaz olmak üzere ibâdet ve zikrullah ile meşgûl olmaya delâlet eder. Nefs ile yapılan cihâddan zafer ve fetihle çıkmak için  bu üçünü bir araya getirmek şartdır.

Kim cihâd-ı ekber-i a'dâya 'azm-i tâmm eder
'Azmi nisbetde erer Hakk'dan ona nasr-ı füyûz
Listeye geri dön