2 Ağustos 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
'Âlem-i celâlden iki nesne zuhûr etdi ki biri âfâkda şeytân ve biri dahi enfüsde nefsdir. Ve şeytân dedikleri yine nefsdir. Lâkin, mertebe-i şerî'atde şeytân ve mertebe-i tarîkatde nefs denildi ki bu ikisinin aslı celâl-i ilâhîdir ki kabza-i şimâldir. Ve şeytân ile nefsin fi’l-hakîka ittihâdı budur ki şeytân ba'îd ve mudill ma'nâsınadır. Nefs dahi bu iki sıfatla muttasıfdır. Zîrâ Hakk'dan ba'îddir ki hicâb-ı hiss ile muhtecibdir. Hakk ise hissî değildir. Ve mudilldir ki şeytânı dahi nefsi idlâl etmişdir. Pes, nefs mudillü'l-mudill oldu ki mebde-i idlâldir. Ve buradandır ki Allâhu Teâlâ'ya idlâl sıfatı isnâd olundu. Zîrâ nefsin dahi idlâli onun celâlinden müstefâddır ki 'âlem-i hakîkate göre mudill budur. Nitekim hâdî dahi Allâhu Teâlâ’dır. Eğerçi bu sıfat dahi 'âlem-i cemâlden tenezzül eyleyip Cenâb-ı Nübüvvet'de ve Kur’ân'da ve kezâlik rûhda ve kalbde dahi zâhir olmuşdur. Onun için bu âleme mezâhir derler. Zîrâ sıfât-i ilâhiyye cemâlen ve celâlen onda zâhir ve bâhir olmuşdur. Ve bu makâmdan ehl-i ma'rifet dediler ki, eğer melek ve eğer şeytân, senden tevellüd eder. Ya‘nî suver-i kabîha a'mâl-i nefsâniyyenin ve suver-i hasene a'mâl-i kalbiyye ve rûhâniyyenin âsârıdır. Pes, bu âlemin hasen ve kabîhini dâimâ vilâdet etmedesin ki ikisinin dahi vâlidi sensin.
Hazret-i Şeyh bir başka yerde de şöyle buyuruyorlar :
Malûm ola ki şeytân ve nefs ve celâl fi'l-hakîka emr-i vâhiddir. Lâkin bi hasebi'ş-şerîat şeytân, bi hasebi't-tarîkât nefs, bi hasebi'l-hakîkat celâl ıtlâk olunur.
Demek ki şeytan da nefs de aynı hakîkatin tezâhürleridir, biri dışımızda, diğeri içimizdedir. Bunların ikisi de bizi Allah'dan uzaklaştırmaya çalışır, bizi kötülüğe sevkeder, gadab-ı ilâhîye uğratır. Hakk'ın celâl tecellîsinin îcâbı ve Mudill esmâsının gereği budur çünkü.