Nefs Terbiyesi

16 Ekim 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

Zikrullah
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri Amerika'daki bir sohbetlerinde nefs terbiyesi hakkında sorulan bir soru üzerine buyurdular ki :
Dervîş yani tasavvufa giren bir adam, evvelâ  nefsini düşman i'lân edecek, öyle bilecek. Meselâ kibri var değil mi, Allah'ın sevmediği bir sıfat, şimdi bu kibrini kırmak için ne yaparsa nefsine yapacak onu. Zâten meşâyih öyle terbiye ederler sâliklerini. Kibirli bir adam geldi mi, onu yüznumaraya verirler, yıkasın yüznumarayı diye. Çünkü yediremez onu. Ya dervîş olur kalır orada,  nefsiyle mücâdele eder kalır yâhud bırakır gider dervîşliği. İşte böyle mücâdele yapdırır. Sonra efendim, parayı çok seviyor değil mi, bütün parasını alır götürür bir suya atdırır, "At suya" der yâhud bir hayır cemiyetine verdirir. On parasız bırakır onu. Mücâdele böyle başlar.
Yedi sıfat vardır. K ibir, hased, ucub, riyâ, gadab, hubb-i câh, hubb-i mâl. Yedi mezmûm sıfat. Nefs-i emmâre sâhiblerinin bu yedi sıfat üzerlerinde mevcûddur. 

Sâlik, dâimâ nefsiyle mücâdele hâlindedir. Ve bunu böyle yapdığı gibi, esmâ ile Allah'ın isimleriyle bunun ilacını verir. Bir tarafdan çalışır bir tarafdan hap yuyar yani. İlacı yedi şeydir. Lâilâheillallah, Allah, Hû, Hakk, Hayy, Kayyûm, Kahhâr. Bak yedi tâne. Lâilâheillallah, Allah, Hû, Hakk, Hayy, Kayyûm, Kahhâr. Yedi sıfat, yedi esmâ ile terbiye olunur. Ve aynı zamanda kendi irâdesiyle kendisiyle mücâdele yapacak, tersini yapacak nefsinin dediğinin. Yemek istiyor değil mi, yemeyecek. Bu esmâyı çekdiği gibi, bu esmâ hap gibidir yani ilaç gibi, aynı zamanda perhizine dikkat edecek. Bir adam hapı aldı, perhiz tutmazsa ne olur? Faydası olmaz. 

Allah kula kendinden yakındır fakat kul Allah'a uzakdır. Yetmiş bin perde vardır kul ile Allah arasında. Ama bildiğimiz pencere perdesi değil, manevî perde. Buna hicâb-ı zulmânî derler yani zulmet perdesi derler. Yedi esmâ onar bin çekilerek, yetmiş bin yapar, onar bin çekince yetmiş bin yapıyor bu esmâ, perhize dikkat ederek, mücâdeleyle esmâ çekerse, o perdelerin hepsini yırtar, Allah ona yakın olduğu gibi, o da Allah'a yaklaşır. İbâdetine güvenirse, bu sefer, yetmiş bin nûrânî perde, Allah ile kul arasına girer. Bu sefer öyle. Ucub yaparsa yani namazına güveniyor, kendisini yüksek görüyor filan. 
Onun için Hazret-i Mevlânâ'nın kitâblarını, Şems-i Tebrizî, havuza doldurdu. Hepsini atdı kitâbların. Çünkü neden? Kitâb perde oluyordu Hazret-i Mevlânâ'ya. Hakk ile arasında kitâblar perde olmuşdu. Onun için atdı hepsini suyun içerisine. Sonra, "Eyvâh! Onların içinde bir kitâb vardı, babamdan hâtıraydı, babamın el yazısıylaydı" deyince, sudan çıkardı kitâbı, tozunu silkeledi verdi, "Al bakalım, bu kalsın sende" dedi. Tozunu silkeleyip verdi kitâbın bir tânesini geri. Yaaa! Bak şimdi ne oldu? Bu sefer ilim Allah ile kul arasında perde oldu. Ama bu ilim perdesi, perde-i nûrânî, nûr perdesiyle oluyor. Günah olursa, günah, zulmet perdesiyle hicâb oluyor. "Babamın bir tâne kitâbı var" deyince, bakdı ki gönlü orada takılı kalacak, o da perde olacak, onun için onu çıkardı verdi. Tozunu silkeledi ama. Perdesini yırtdı yani. Tozunu silkeledi. 
www.muzafferozak.com

Listeye geri dön