Nefs Terbiyesinde Kelime-i Tevhîdin Ağırlığı

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretlerine sordular, "Nefsi terbiye etmenin ve onu yüksek bir mertebeye çıkarmanın çâresi nedir?" dediler, Efendi Hazretleri buyurdular ki :

Evvelâ tevhîd, "lâ ilâhe illallah", bundan kuvvetli bir şey yok. Arşın kürsün direği "lâ ilâhe illallah". Cümle enbiyâ aleyhimüsselâm tevhîdi talîm üzere gönderilmişdir. Yüz suhufun, dört kitâbın ma'nâsı "lâ ilâhe illallah"dır. Tabii sonra merâtib çıkacak, Allah, Hû, Hakk, Hayy, Kayyûm, Kahhâr, bir takım zevâid esmâ-yı ilâhî var, onlarla da meşgûl olacak ama esmâda kalmamalı müsemmâya gitmelidir. Bir adam, "ekmek ekmek" demekle karnı doymaz ama "ekmek ekmek" demeyince de adama ekmek vermezler. Onun için "Allah Allah" diyecek, esmâdan müsemmâya geçecek. İnsan makâmdan vazgeçerse, makâmın sâhibine erişir. 

İşin başı tevhîddir, "lâ ilâhe illallah". Hazret-i Allah, Dâvûd Peygamber'e mîzânını gösterdi, dedi "Yâ Dâvûd bak bu mîzânıma". Hakk'a mahsûs bir mizân, terâzi. Dâvûd aleyhisselâm buyurdu ki, "Bu mîzânın gözünü hiç bir hayır dolduramaz. Yani insan ömrü kâfî gelmez bunu doldurmak için. Çünkü yedi kat semâvâtı bir göze koysalar, dolacak gibi değil. Dedi, "Yâ Rabbi, bunun dolmasına imkân yok". Hakk Teâlâ buyurdu ki, "Bir tevhîd onu ağır basdırır, bir "lâ ilâhe ilallah". Semâvâtı ve ardı mîzânın bir gözüne koysalar, diğer gözüne de tevhîdi koysalar, tevhîd ağır gelir.

Kelimetullaha nihâyet yok. Denizler mürekkeb, ağaçlar kalem olsa, zî-rûh olan mahlûkât da kâtib olsalar, semâvât ve ard kırtâs olsa ve bir bu kadar daha ona ilâve olsa, kelimetullaha nihâyet olmaz. Yani kalemler kırılır, mürekkebler tükenir, yazanlar yorulur fakat kelimetullaha nihâyet olmaz. Kelimetullah "lâ ilâhe illallah"dır.

www.muzafferozak.com