Nefs Zindanındaki Mahkûmlar
22 Mart 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Dikkat ederseniz, bunda çok büyük bir ibret vardır zirâ bu hâl, dünyâ âlemindeki insanlar için de geçerlidir. Âhiret âleminin gerek mekân gerekse zamân bakımından sonsuzluğu yanında dünyâ âlemi bir hiç hükmünde olduğu halde insanlar bunu bir türlü idrâk edemezler ve hep yok hükmündeki bu dünyâ için çalışırlar ama âhireti ihmâl ederler. Halbuki bilenler için dünyâ, bir hapishâneden farksızdır.
Bu dünyâ hapishânesine düşenler arasında en kötü durumda olanlar, nefs-i emmâresine mahkûm olan kişilerdir. Bunların hâli, hapishânenin en karanlık ve en dar hücrelerinde yatan mahkûmların hâline benzer. Nasıl ki, bu tür mahkûmlar, gün yüzünü bile görmekden mahrûm kalıyor ve âdetâ bir cehennem hayâtı yaşıyorlarsa, nefs-i emmâresine esîr olanlar da ilâhî nûrlardan mahrûm olarak daha bu dünyâda iken cehennemi yaşarlar.
Bu zindandan kurtulmanın tek bir yolu vardır, o da nefs ile mücâdele ederek nefsin esâretinden kurtulmakdır. İşte tasavvuf ve tasavvufun tatbîkâtı anlamındaki tarîkatın bütün gâyesi de budur.
Fakat ne kadar acâibdir ki, hapishâneye düşenler, oradan kurtulmak için her çâreye başvurdukları halde, nefs-i emmâresine mahkûm olanlar, o hâlden kurtulmayı istemek şöyle dursun, içinde bulundukları hâlden o kadar memnûndurlar ki, kendilerini o mahkûmiyyetden kurtarmak isteyen mürşidlere hiç kulak asmazlar hattâ kızarlar, bozulurlar.
Bend olan nefse yine sicn-i hevâda mahbûs
Emrine cümle cihân bende vü teshîr olsa
Vermez a'mâya zıyâ pertev-i şems-i irşâd
Pek kolay vâsıl olur mazhar-ı takdîr olsa