Nefsânî Vücûdun Kişi Eylese İfnâ

4 Eylül 2022 tarihinde yayınlanmıştır.

Tevhid

NUTK-İ ŞERÎF
ve
ÎZÂHI

Nefsânî vücûdun kişi eylese ifnâ
Lutf eyleye hakkânî vücûdu ana Mevlâ

Gazâ-yı ekber ederek yani nefsiyle mücâdele ederek nefsânî tarafını mahv eden, beşerî sıfatlarını yok eden kişiye Allah kendi sıfatlarını verir. O kimse, Hakk ile beraber olur, ölümsüz bir hayâta kavuşur. Nitekim Allah Kur`ân'da, "Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyiniz" buyurmuşdur. Diğer bir âyetde de gene, "Allah yolunda öldürülenleri ölü zannetmeyin" buyrulmuşdur.

Her söylediğin anın ile söyleye ol kul
Her eylediğin anın ile eyleye mahzâ

Bu mertebeye erişen kişinin her işi Hakk'ladır. Nitekim bir kudsî hadîsde Cenâb-ı Hakk bu gibi kimseler hakkında "Onun gören gözü ben olurum, işiten kulağı ben olurum, tutan eli ben olurum, yürüyen ayağı ben olurum" buyurmuşdur.

Bir kulda zuhûr etse kaçan hârık-i 'âde
Mevlâ'nın odur kuvvetine mazhar u meclâ

Bu gibi kimselerde hârikulâde hâller görülebilir. Bunlara kerâmet denir. Bu akıl almaz hâdiselerin insan elinden zuhûru da aynı hikmete mebnîdir. Zîrâ o kul Hakk'da fânî olmuşdur, bunları onun eliyle yapan eden Allah'dır. Kulun bu işde hiç bir irâdesi ve dahli yokdur. 

'Azl eylese çün kulunu ol kendiliğinden
Nasb eyleye anın yerine nûrunu hakkâ

Cenâb-ı Hakk bir kulun beşerî sıfatlarını yok edince yani onu fenâ makâmına yükseltince ona kendi nûrunu verir. Sûre-i Nûr'daki meşhûr Nûr Âyetinde buna işâret vardır. Artık o kimseden lemeân eden Hakk'ın nûrudur. O kimse her nereye gitse, her ne yapsa, her ne söylese, kendisinden hep o nûr zâhir olur.

Mûsâ'ya şecerden dediği gibi "enallah"
Bir dilde "ene'l-Hakk" dese olmaz mı ki ayâ

Allah Mûsâ Peygamber'e şecerden seslendi, "Ben Allahım" dedi. Dilerse ağaçdan seslenen Allah, eşref-i mahlûkât olan insandan seslenemez mi? Elbette seslenir. Nitekim Hallâc'ın ağzından çıkan "Ene'l-Hakk" sözü, Hallâc'ın sözü değildi, onun ağzından Hakk söylemişdi onu. İşte fenâ mertebesine erişen ve cem' makâmında bulunan zevâtın sözleri de kendi sözleri değildir, Allah söyler onların ağzından. Nitekim Kur`ân'da buna da işâret vardır. "Vemâ yentıku ani'l-hevâ, in hüve illâ vahyün yûhâ" âyetleri buna işâret eder.

Her fi'le hakîkatde çü fâ'il olan oldur
Her kavle dahi kâil olan olsa ne var yâ

Görünüşde fiili kul işler, hakîkatde ise fâil Allah'dır. Malûm ya tevhîdin bir mertebesi de "lâ fâile ilallallah"dır. Bu mertebeye eren velîler, Hakk'da yok olmuşlar ve Hakk ile bâkî olmuşlardır, Hakk'ın sıfatlarına bürünmüşlerdir. Böyle olunca onların sözleri ve fiilleri kendilerinin değildir, Hakk'ındır.

Nûri bu hakîkat sözünü anlamayınca
Sünnet sözünün aslı nedir bilmedi aslâ

Burada beyân edilen hakîkati anlamayanlar, yukarıda kısaca bahsetdiğimiz kudsî hadîsi de anlayamazlar. Nasıl olur da Allah kulun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olur bunu idrâk edemezler.

Şeyh Abdülehad Nûrî
Kaddesallahu Sırrahu'l-Âlî
Listeye geri dön