21 Aralık 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
İnsanlığa namzed olmak isteyen, yani kendini anlamak isteyen, kendini bulmak isteyen bir kimse ki kendini bulursa, Allah'ı bulur. Onun için gene hadîsle, "Men arefe nefseh fekad arefe rabbeh" diyor Hazret-i Peygamber.
Bu da iki kısım oluyor. Bir mübtedîler için, bir yüksek olan zevât için. İbtidâîler için, insan düşünüyor, kendisi fânîdir, bir bâkîye ihtiyâcı var. Yani "Men arefe nefseh fekad arefe rabbeh", insanoğlu bu hadîs üzerinde durduğu vakitde, evvelâ mübtedîler için, kendisi fânî olduğunu, bir bâkîye ihtiyâcı olduğunu düşünüyor. Kendisinin zelîl olduğunu, ne demek bu kendi zelîl, bir katre menîden halk olundu, bir azîze ihtiyâcı olduğunu. Kendinin mağlûb olduğunu fakat bir gâlibe ihtiyâcı olduğunu. Bunu insan düşündüğü vakitde Rabbini buluyor.
Âlî kısmı ise, kendisinin hâmil olduğu esrâra vâkıf olması. Ne gibi? Bir bardak suyu denizden aldığımız vakitde, o bir bardak su deniz değil ama denizden de hâriç değil. Bu âlî kısmı bu.
Birisi, evvelâ insan düşünüyor, düşünmeye vardığı vakitde, tefekküre, "Ben zaîfim, bir kavîye ihtiyâcım var". "Ben yokdum, beni vâr eden bir kuvvet vâr eyledi". "Ben yokdum, beni bu âleme kim getirdi?". "Peki getirdi ama beni yaşatan kimdir ve beni öldürecek olan kimdir?". "Niçin geldim, niçin gidiyorum?". "Nereden geldim, nereye gidiyorum?". Bunları insanoğlu düşündüğü vakitde, Rabbi bulacakdır. Dedik ya, "Men arefe nefseh fekad arefe rabbeh, nefsini kim bilirse Rabbini bilir". Bu şimdi, acz içinde, ibtidâîler için bu, mübtedîler için.