26 Mart 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Zikirler yedi nevidir demişdik. Bunları birer birer sayalım bakalım. Bir zikr-i cehrî var, bizim şimdi yaptığımız gibi. Lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah. Bu da iki türlüdür. Birisi var ki, bunu ağzıyla söylüyor ama kalbi duymuyor. Bu münâfık alâmetidir. Lisânen yapılan tevhîd, kalb ile de duyulursa, o ağızdan çıkan tevhîd, şeytânı kurşun gibi vurur, yok eder, imhâ eder. Yalnız şeytanı mı? Hayır! İnsan şeytanlarını da imhâ eder. Yalnız insan şeytanlarını mı imhâ eder? Hayır! Ölüleri de ihyâ eder, ölü kalbleri uyandırır, Hazret-i Îsâ Mesîh gibi kör gözleri açar, a'mâların gözünü açar, baras illetine şifâ verir. Çünkü "lâilâheillallah" bu!
Hazret-i Allah, Dâvûd Peygamber'e "Sana mîzânımı göstereyim mi?" dedi. Dâvûd Peygamber, de bu teklîfi kabûl etdi ve başına tâc, kendisine devlet bildi. Allah, ona mîzânını gösterdi. O terâzînin bir gözüne yedi kat semâ ve yedi kat ard sığıyor ve terâzînin gözü dolmuyordu. Yani terâzînin gözü daha genişdi. Dâvûd aleyhisselâm mîzânın büyüklüğünü görünce, hayrete düşdü ve "Yâ Rabbi, bu mîzân hangi hayır hasenâtla, hangi ibâdetle, hangi tâ'atle dolar?" diye sordu. Bir insanın ömrü, altmış sene, yetmiş sene, bilemedin seksen sene, ya da yüz senedir. İnsan, yüz sene hiç durmadan ibâdet etse bile, bu büyüklükdeki bir terâzîyi doldurmak mümkün olmaz. Hakk Teâlâ buyurdu ki, "Yâ Dâvûd! Bu mîzânın gözünü tek bir lâilâheillallah doldurur".
Biz de söylüyoruz ama bir şey olmuyor dersen, derzi ki, ağzın ve kalbin temiz olması şartdır. O "lâilâheillallah"ı, zâkir ile mezkûrun berâber söylemesi şartdır.