17 Aralık 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
HİKÂYE
Bir eşekarısı, neşe içinde oradan oraya uçuyormuş. Ağır bir yükün altında zahmetle yürümekde olan bir karınca, onu böyle serâzâd keyifle uçarken görünce sormuş, "Sen neden bu kadar neşelisin? Görüyorum ki sevincinden kabına sığamıyorsun" demiş. Eşekarısı şu cevâbı vermiş, "Neden neşeli olmayayım ki, canım ne isterse onu yapıyorum, nereye istersem oraya gidiyorum, canım ne isterse onu yiyiyorum, bundan daha keyifli bir şey olabilir mi?" demiş. Karıncanın hayâtı hep zahmet ve meşakkat içinde geçdiği için eşekarısının sözlerini hayretle karşılamış. Onun hayretini fark eden eşekarısı "İstersen benimle gel de sana göstereyim" demiş ve karıncayı kanadına alıp vınn diye uçarak bir kasap dükkanına girmiş. Karıncayı yere bırakıp doğruca dükkanda asılı duran etlerden birinin üstüne konmuş. Hemen etten bir parça koparıp âfiyetle yemiş, bir parçayı da yanında götürmek üzere koparmış. Tam uçup gideceği anda, onu farkeden kasabın satırı tam üstüne isâbet etmiş ve onu iki parçaya ayırmış. Olanları ibretle seyreden karınca, eşekarısının parçalarından birini tutup sürüklerken şöyle mırıldanıyormuş : "İstediği zaman istediği yere uçan, istediği yere konup istediği gibi karnını doyuranın âkıbeti işte böyle olur".
Mâr-ı nefse etme teslîm-i emel
Kıl mu'âdât ol 'adüvv-i ekbere
Bende olma bend olup her fendine
Kadrini pest etmesin yerden yere