15 Ekim 2016 tarihinde yayınlanmıştır.
Maymundan olma diye bir şey yok, maymun insandan olmadır, Kur`ân-ı Kerîm'in beyânına göre. İnsan maymundan olma değil, maymun insandan olma. Esteîzübillah, " كُونُواْ قِرَدَةً خَاسِئِينَ kûnû kıradeten hâsiîn", Allah Benî İsrâil'den bir kavme maymun olun dedi, onlar maymun oldular. Kur`ân'da var. Sonra domuz oldular, hınzîr. Fare oldular. Hattâ Cenâb-ı Fahr-ı Risâlet buyuruyor ki, "Fare olanları, hâlâ Yahudi sofuluğunu muhâfaza eder" diyor, "deve sütü içmez, deve eti yemez" diyor. Fare olduğu hâlde, Yahudi sofuluğu neyse o sofuluk kendine mahsûs taassubu, sofuluk diye konuşdum halk anlasın diye konuşdum, "taassubunu bırakmaz" diyor, "deve sütünü içmez, deve etini yemez" diyor Cenâb-ı Peygamber.
Hayvanlar insandan olmadır. Ve hayvanlar insanların amellerinin zâhiren sûretidir, göstermek içindir. İnsanda onların hepsi mündemiçdir de, göremez. Allahu Teâlâ hayvanları halk etmiş ki görsün kendi amelinin ne olduğunu. Darwin Nazariyesi iflâs etdi zâten. Maymundan insan olsaydı hiç maymun kalmazdı şimdi, hepsi insan olurdu. İnsanın maymun olduğunu işte Kur`ân söylüyor, haber veriyor, ilme'l-yakîn. Ama ben ayne'l-yakîn insanın maymun olduğunu gördüm. Çok var.
Bu benim söylediğim manevî olarak konuşdum ben. Hazret-i Mûsâ zamanında, Benî İsrâil zamanında, zâhiren olurdu yani. Tabii. Yapdığı o günah alnına yazılır, hânesinin üzerine yazılır ve akşamdan adam sabahleyin domuz olur. Dört ayaklı domuz yani. Efendimiz'den sonra, Allahu Teâlâ'nın Peygamberimize olan muhabbetinden dolayı bizden neshi kaldırmışdır Allahu Teâlâ. Bize manevî nesh olur. Ehyânen bir de zâhiren olur. Ehyânen bir ama. Yüz senede, iki yüz senede bir defa filan böyle. Onu hatırlatır yani.
Meselâ İbn Şahne Târihinde var, sabah namazında adamın birisi, Haleb'de sabah namazı kılarken, imamın taklîdini yapmış filan, maymun olmuş adam. Var, İbn Şahne Târihinde gördüm, var. Sonra burada bir adam, ben o vakit mollaydım, bir adam öldü burada Balat'da, domuz oldu öldükden sonra. O vakit belediye teşkilâtı yokdu, yıkayıcılar gitdi, korkdular, yıkayamadılar, kaçdılar. Bir Ahmed Efendi vardı, Vâlide Hastahânesinin imamı, Tatar Ahmed Efendi, o yıkadı. Yüzüne çuval atdı, yüzünü görmemek şartıyla vücûdunu yıkadı, böyle bu şekilde. Yani çuvalın altından adamın yüzünü yıkadı. Domuz oldu adam. Ben de gitdim. Hattâ yanımda Hâfız Necâti Efendi vardı, Mehmed Ağa Câmisinin imamı Hacı Mehmed Efendi'nin oğlu Hâfız Necâti, beraber gitdik, görelim diye. Domuz olmuşdu. Sonra ben cenâzelerle pek meşgûl olduğum için gençliğimde filan, bir tâne daha gördüm öyle. Vechi insandı ama domuza dönmüşdü. İki dişi böyle çıkmış buraya kadar böyle uzamış. Bir acâib olmuşdu. Gözümle gördüm. Yani böyle yüz senede, iki yüz senede bir defa oluyor böyle. Meselâ Nûh Tûfânında bütün kâinâtı su basmış. Efendimiz zamanında, bazen Allah tûfânı hatırlatır, bir yeri su basar, halk ölür orada, boğulur moğulur, bunun gibi yani. İşte bunun gibi mevzi olarak böyle, ibret olsun için.
www.muzafferozak.com