Altından murâdım, maneviyyât, îmân, Kur`ân, Allah korkusu, Allah sevgisi, ibâdet, tâat, zikrullah. Gümüşden murâdım âile, arkadaşlık, dostluk, sohbet, muhabbet, ilim, edebiyat, sanat, sağlık, huzûr, temiz bir çevre, temiz hava, temiz su, temiz gıdâlar ve sâire. Paçavra gibi değersiz olan banknot ise, maddiyyâtı temsîl ediyor yani para, pul, mal, mülk, makâm, mevkî, ev, bark, araba filan ne varsa işte.
Dikkat ederseniz herkesin en çok kıymet verdiği şeyler en değersiz şeyler. Çünkü bunlar çalışarak elde edilebilir, harcanırsa yerine konabilir, hepsinin bir telâfîsi vardır. Olmasa da mühim değil. Çünkü dünyâ hayâtı fânîdir bunların hepsi bir gün elimizden çıkacakdır. Öbür tarafa götüremeyiz bunları. Dünyâ hayâtı bakımından da öncelikli değildir bunlar. Çünkü malı mülkü olup da ağzının tadı olmayan dünyâ kadar insan var. Altın tası olup da içine kan kusan bir alay insan var. Maddiyyât insanın yalnız nefsine fayda verir, rûhuna bir faydası yokdur. Nefs insanın düşmanıdır, aklı olan düşmanını besleyip büyütmez. İnsanın karnı bir tas makarnayla da doyar, patatesle, fasulyeyle de, pastırma yemese, havyar yemese bir şey lâzım gelmez. Araban yoksa, otobüse binersin, zannetme ki zarardasın. Bilakis bu daha hayırlıdır. Çünkü her yere özel arabasıyla giden, tembelleşir. Üstelik çevreyi de kirletir, parasını da isrâf etmiş olur. Toparlayacak olursak şöyle diyebiliriz. Maddiyyât konfor içindir, konfor ise insanın en büyük düşmanıdır.
Gümüşün temsîl etdiği şeylere gelince. Niçin daha değerli bunlar? Bunlar parayla pulla alınamaz da ondan. Meselâ annenin, babanın yerini ne tutabilir. Milyarların var, ama annenden ayrıysan, baban seni sevmiyorsa, acınacak durumdasın demekdir. Ablanla kavgalısın, kardeşine dargınsın, samîmî bir arkadaşın yok, isterse milyarların olsun, fakîrsin, zavallısın, acınacak hâldesin demekdir. Milyarların var ama ilmin yok, irfânın yok, ne fayda. Makâm mevkî sâhibisin ama muhabbetden, mevveddetden, mürüvvetden mahrûmsun, gene zavallısın. Şöhretin var ama edebiyatdan anlamıyorsun, sanatdan nasîbin yok, gene zavallısın. Saraylarda yaşıyorsun ama sağlığın yok, ağız tadın yok, huzûrun yok, hapı yutmuşsun, haberin yok.
Gelelim altını reddedenlerin hâline. Her şeye mâliksin ama Allah'dan uzaksın, Allah sevgisinden mahrûmsun, yazık sana, yandın sen, bitdin. Bütün dünyâ senin olmuş ama sen Hakk'ın rızâsını elde etmemişsin, vah vah vah vah! Kaf'dan Kaf'a hükmediyorsun, emrinde milyonlarca insan var ama Hakk'a ibâdet kılmıyorsun, kulluk şerefinden mahrûm kalmışsın, ölmüşsün ağlayanın yok.
Aklı olan kişi, altın kıymetindeki maneviyyâtı ve gümüş kıymetindeki insânî değerleri bir kenara bırakıp da çöp mesâbesindeki maddiyyâtın peşinden koşmaz. Hem Allah'a kulluk eder, hem insanlara faydalı olur. Hem Allah'ı sever, hem kullarını sever. Halka hizmeti, Hakk'a hizmet bilir. Annesinin dizinin dibinde olmayı cennet bilir, babasının hizmetinde olmayı devlet bilir. Maddiyyâta kıymet vermez, dostluğa kıymet verir, insanlığa kıymet verir, muhabbete kıymet verir, ilme, sanata, edebiyata kıymet verir. Hiç bir şeye aklı ermiyorsa, para pul için, makâm mevki için sağlığını tehlikeye atmaz, temiz havaya, temiz suya, temiz gıdâya kıymet verir.
Bâb-ı rızkı kimseden seddeylemez ol pür-kerem
Bir kapu sedd ite açar gayrısın virmez elem
Sa'y ider tahsîl-i rızka gâfil insan cehd idüp
Rızk ise andan ziyâde anı ister dem-be-dem