Neyzen Tevfik

Neyzen Tevfik çok enteresan bir adam olduğu için hakkında çok şeyler söylenmişdir. Kimisi ona deli demişdir, kimisi velî, kimisi meczûb olduğunu söylemişdir, kimileri onun harâbâtî, melâmî bir dervîş olduğunu iddiâ etmiş, kimileri de içki mübtelâsı rind bir şâir ve neyzen olduğunu söylemişlerdir. 

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretlerine, "Neyzen Tevfik'de de meczûbluk var mı" diye sorulunca buyurdular ki :

Neyzen Tevfik, acâib bir adamdı, meczûb filan değildi, akıllı adamdı hattâ akıllılardan daha akıllıydı. Saraçhânebaşında fırının altında bir köfteci vardı, Neyzen Tevfik orada oturur, rakı içerdi. Ama nasıl rakı içmek! Böyle bir ayran kâsesi, içi rakıyla dolu, içine ekmeği doğrar, ayrana doğrar gibi, kaşıkla onu içer, o şekilde. Ama hiç bozulmaz. Ne aklına bir zarar gelir, ne iffetine, ne saçmalamak filan. İsterse ney çalar, isterse sohbet eder konuşur filan. Böyle bir adamdı. Ben gitdim çok sohbetinde oturdum. Beni çok severdi. Gençdim o vakit ben. Beni çok severdi, giderdim. Hâfız Osman'la beraber giderdik. 

Bunu niye mi yazdım? Bizim millet, nerde bir berduş, bir derbeder, bir harâbâti yâhud da bir deli görse, hemen ona meczûb yaftasını yapıştırır. Nitekim meczûblar hakkında yazılan yazılara, kitâblara bakdığımızda meczûblukla hiç alâkası olmayan bir takım kimselerin meczûb olarak kaydedildiğini görüyoruz. Halbuki meczûb başka deli başka, berduş, derbeder ve harâbâtî bambaşkadır.