5 Ocak 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
Bizi inkilab geri bırakdı. İnkılab geri bırakdı bizi. İnkılab yapmasalardı Türkler, Osmanlı ilerleyecekdi. Yani inkılabdan murâdım, Cumhuriyet inkılâbından bahsetmiyorum, Yeniçeri'yi kaldırdı Sultan Mahmud. Yeniçeri'yi kaldırınca biz geri kaldık. Bütün sanatı Yeniçeriler biliyorlardı. Öldürdü hepsini, öldürünce, bütün sanatkârlar da gitdi. Topumuzu kendimiz döküyorduk, gemimizi kendimiz yapıyorduk. Sonra ne oldu? Dışardan top alacağız, onlarla harb ederken, onların topunu onların başına atacağız. Hiç öyle şey olur mu! Bak Tophane var orada. Topumuzu biz yapıyorduk Yeniçeri zamanında.
Bizim saf kızcağız, yine üsteledi, "Meselâ şimdi bütün kullandığımız şeyler hep Hıristiyanların, halbuki müslüman âlimleri her zaman var, onlar niye yapmamışlar?" diye sorunca Efendi Hazretleri buyurdular ki :
İşte anlatıyorum ya evlâdım, bizim de yapdıklarımız var. Pusula var ya bizde de, barut var ya. Müslümanların elinde değil miydi bunlar, yalnız Türklere mahsûs değil ki. Niye olmasın. Hesâb var, hendese var, takvîm var, astronomi de biliyor bizimkiler, bilmiyor değil ki. Yakın zamanın hâdisesi bu, elli senelik, altmış senelik hâdise bu. Ben genç adamdım, henüz radyoyu gördük.
Gelenbevî Hoca bir makina yapmış, Sultan Selim'den, Okmeydanı'nı yakıyormuş, güneşden aldığı harâretle. Yapmışlar bizimkiler de, yapmamışlar değil ama yürümemiş bizimki. Ulemâmız yapmışlar. Bazıları da burnunu havaya kaldırmış, zâhid kısmı.
Meselâ Kristof Kolomb buraya gelmiş, pâdişaha müracaat etmiş, "Yeni bir dünyâ var, bana gemi ver, asker ver, gideyim o dünyâyı keşfedeyim size" demiş, İkinci Bayezid Han'a. İkinci Bayezid Han, ulemâyı toplamış, "Böyle bir dünyâ varmış, bu adam gidecek, orayı keşfedecek, zabt edecek, bize verecek. Ne dersiniz?" demiş. Ulemâ demişler ki, "Kıyâmet çok yakın, kıyâmet kopacak zâten, ne lüzûm var yeni dünyâya".
O gün orada bulunan gazeteci Ergun Göze, söze girip, "Efendim, ben size elbette inanıyorum ama bunu neşretmek için kaynak lâzım" deyince, Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Söyleyeyim kaynağını da. Kethüdâzâde Menâkıbı. Enteresan bir kitâb, eline alırsan bitirmeden bırakmazsın kitâbı. Neler var içerisinde bunun!
Meselâ sunî hareket-i arz olacağına dâir kayıt var bu kitâbın içerisinde. Sunî hareket-i arz olur diyor.
Sonra çok enteresan bir şey anlatıyor. Yeni Cami'nin önüne bir küp getirdiler diyor. Gelin, bakın, görün, verin saatinizi, hançerinizi filan, küpün içine koymuşlar, koymuşlar. İçine o pîşekârla hokkabaz da binmiş. Küp havalanmış, gitmişler. Uçmuş küp. Uçan balonlar var ya, onu söylüyor.
Sultan Süleyman'ın yüzüğü suya düşmüş, o devirde bir adam kalkmış bir ördek yapmış bilmem neden, suya bırakmış, gitmiş yüzüğü bulmuş, denizin içinden çıkarmışlar, pâdişaha takdîm etmişler. Bu da var onun içerisinde.
Uydurma değil. Okursan göreceksin, yazan adam âlim adam. Hep câhil halkdan derd yanıyor. Bütün ulemâyı mahv u perîşân etmişler, bilgili adamları. O ihtilâlde, Yeniçeri ihtilâlinde, ne kadar yobaz varsa, onları getirip koymuşlar. Çağırıyorlar, getiriyorlar böyle ortaya büyük adamları, yani kalem tutmuş, eser vermiş, büyük adamları, "İşte bilmem kimi nasıl biliyorsun?" filan. "O işte şöyle". "Vay, sürün, vurun, kesin!" Böyle bu şekilde. Hattâ Ferruh Efendi'yi bile o devirde sürgüne göndermişler. Öyle bir adamı sürgüne gönderdiler diyor. Bir Ferruh Efendi varmış.
Sonra bir de Sefer Celânî var, onun da hikâyesi var. Meşhûr bir âlimmiş, Mısır âlimi, buraya gelmiş. Buradan içeri girmiş, Ramazan'da bizim oturduğumuz yer var ya, eskiden orada ulemâ otururmuş. O adamın geldiğini görmüşler, affedersin, "Pezevenk geliyor, pezevenk geliyor, pezevenk geliyor" böyle konuşuyorlarmış. Bunu işitmiş, gelmiş, "Mâ ma'nâ bezevenk" demiş. Yani pezevenk ne demek diyor. "Racülün tayyib, racülün sâlih" filan demişler. Yani "İyi adam, sâlih adam" diyorlar. O da, "Küllüküm bezevenk" demiş. Yani "Hepiniz pezevenksiniz" diyor. Bu da var içerisinde. Çok enteresan hikâyeler var içerisinde.
www.muzafferozak.com