Bilmem hiç düşündünüz mü? Acabâ her rekâtda niçin iki secde var? Neden secde rükû' gibi tek değil? Ârifler bunun hikmetlerini şöyle beyân etmişlerdir :
İnsan secdede iken vücûdu toprağa en yakın hâldedir. Birinci secde toprakdan yaratıldığımızı, ikinci secde ise yine toprağa döneceğimizi hatırlamamız içindir. Hakkıyla secde eden insan, toprakdan gelip toprağa gideceğini düşünür, kibrini kırar ve acziyetini bilir.
Şeytan Âdem'e secde ile emrolunduğu zaman kibirlendiği için secde etmedi. Her rek'atda iki secde olması, insandaki şeytânî sıfatların en tehlikelisi olan kibri kırmak için gayret etmenin lüzûmuna işâret eder. Hakkıyla secde eden bir kimse dağlardan büyük olan burnunu toprağa sürterek aczini anlar ve aslâ tekebbür etmez.
لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ âyet-i kerîmesiyle beyân olunduğu üzere insan ahsen-i takvîm üzere yaradılmışdır. İnsan eşref-i mahlûkâtdır yani her şeyden üstün yaradılmışdır. وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ âyet-i kerîmesiyle beyân olunduğu üzere Allah insanı mükerrem kılmışdır. Allah insanı kendisine hâlife seçmiş ve insana kendi sıfatlarını vermişdir. İlk secde, Hakk'ın insana bahşettiği bütün bu nimetlere şükrün ifâdesi, ikincisi de bunları kendine mâl etmeyip, bunların kendisine geçici olarak verildiğini bilip, hepsini Hakk'a izâfe etmenin remzidir.
Secde Hakk'a tekarrübün remzidir. Nitekim Kur`ân-ı Kerîm'de " وَاسْجُدْ وَاقْتَرِبْ / Secde et ve yaklaş" buyrulmuşdur. Bir yerine iki secde yapılması, kulun Hakk'a yaklaşmak için fazlaca gayret göstermesinin lüzûmuna işâretdir.
İnsanda akıl ve kalb olmak üzere iki büyük cevher vardır. Baş, aklın, göğsümüzdeki et parçası da kalbin remzidir. İnsanın en önemli husûsiyetlerinden biri de dik durabilmesi ve başının hep yukarıda olmasıdır. İnsan ayaktayken, otururken hattâ yatarken bile başı diğer uzuvlarından hep yukarıdadır. Bu da insanda ekseriyâ aklın gâlib olduğuna işâretdir. Baş, bir tek secde hâlinde, kalbin aşağısındadır. Namazdaki secdeler, kalbi akıldan üstün tutmanın yani kalbi akla hâkim kılmaya gayret etmenin lüzûmuna işâretdir.
Her zerre bir vahdet-nümûd cehd ile kıl mahv-ı vücûd