Nûşirevân-ı Âdil'den Yardım İsteyen Yılan

11 Aralık 2019 tarihinde yayınlanmıştır.

Zulüm
Muzaffer Efendi Hazretleri, "İyilik Yapan İyilik Bulur" başlıklı yazımızda naklettiğimiz hikâyeyi bir vesîle ile İstanbul Müftüsü Bekir Hâkî Efendi'ye anlatmış. Anlatırken de, "Hocaefendi, hocalar böyle şeylere pek inanmazlar ama bilmem siz inanır mısınız?" buyurmuşlar. Merhûm Bekir Hâkî Efendi, hikâyeyi dinledikden sonra "Ben inanırım" demiş ve bu hikâyeye mukâbil şöyle bir hikâye anlatmış :
Nûşirevân-ı Âdil, kapısına bir zil yaptırmış. Kim gelirse, bilâ tevakkuf, gelip o zile asılıyor, çalıyor, kapıyı açıyorlar, doğru şâhın huzûruna çıkıyor ve derdini anlatıyor. Öyle kapıda memur filan yok, geleni durdurmuyorlar, bekletmiyorlar, gelen doğru şâhın huzûruna çıkıyor. Nûşirevân-ı Âdil ki peygamberimiz onun zamanında dünyâya geldi.
Birgün kapı çalınmış, kapıyı açmışlar, bir de bakmışlar, koca bir yılan. Yılan sürüne sürüne içeri gelmiş, Nûşirevân-ı Âdil'in önünde durmuş. Askerler şâha bir zarar verir korkusuyla hemen kılıçlarına davranmışlar. Şâh askerleri durdurmuş, "Bu hayvan bu kapıyı çalamaz, bunda bir iş var" demiş ve biraz geri çekilmiş. Yılan şâhın önüne geliyor, başını yere sürtüyor, sonra geri gidiyormuş. Şâh yılanın ne demek istediğini anlamış. Yılan hâl diliyle "Beni takip edin" diyormuş. Şâh askerlerine emir vermiş, yılanın peşine düşmüşler. Yılan önde onlar arkada gitmişler, bir mağaraya gelmişler. Yılan mağarayı göstermiş. Meğer o mağara yılanınmış, oraya başka bir yılan gelmiş, bunun dişisini zabt etmiş yani eşini elinden almış, bunu dışarı atmış. Yılan, pâdişâha bunu şikâyet ediyormuş, şâh âdil olduğu için.
Eğer devlet reisi âdil olursa, bütün mahlûkât ona ilticâ eder. Hazret-i Ömer de öyle. Hazret-i Ömer zamânında kurd koyuna saldırmıyor. Ne vakit kurd koyuna saldırmış, çobanlar, "Eyvah! Mâte emîrü'l-mü'minîn" yani "Emîrü'l-mü'minîn bugün öldü" demişler. Yani Hazret-i Ömer'in öldüğünü öyle bilmişler.
Yılan, eşini elinden alan hasmını gösterince, askerler o yılanı öldürmüşler ve dönmüş gelmişler. Birkaç gün sonra o yılan tekrar gelmiş, kapıyı çalmış, içeri girmiş, ağzında bir otla gelmiş, pâdişâhın huzûrunda otu koymuş ve geri çekilmiş. Şâh işi derhal kavramış ve "Alın o otu" demiş. Meğerse Nûşirevân-ı Âdil'in sık sık burnu kanarmış, doktorlar çâre bulamazlarmış. Şâh, "O otu yakın bakayım" demiş, yakmışlar, dumanına durmuş, kanı kesilmiş.
Bu kıssa, Burhân-ı Kâtı' adında Farsça bir lugat var, onda varmış. Hocaefendi yerini söyledi bana. Burhân-ı Kâtı' da bu hikâyeyi söyledikden sonra o otun ismini söylüyormuş, "Burnu kanayanlar bu otu yakıp da dumanına durursa, burundan akan kanı keser" diyormuş. Bu kıssayı Müftü Efendi anlattı. Rûhu için Fâtiha!
Efendi Hazretleri, bu iki kıssayı peşpeşe anlatıp, Bekir Hâkî Efendi'nin rûhuna Fâtiha okuttukdan sonra şöyle buyurdular :
Öyle olmayacak şeyler oluyor ki, insan inanamıyor. Bazı olmayacak şeyler oluyor ki o işlere insanın aklı, idrâki erişmiyor. Bazen öyle şeyler oluyor. Her şey akılla değil. Bazı şeyler var, bazı esrâr-ı ilâhî var, kimse onun içinden çıkamıyor, içinden çıkılmıyor.
 İdrâk-i meâlî bu küçük akla gerekmez
Zîrâ bu terâzi o kadar sıkleti çekmez

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön