7 Nisan 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
Hazret-i Ali kerremallahu vecheh Hazretlerinin önüne çıkan bir adam "Şey'enlillah/ Allah için bir şey lutfet" diyerek yardım istemiş...İmam Ali radıyallahu anh Efendimiz hemen yerden bir avuç kum alarak bir şeyler okumuş ve avucundaki kuma üfleyince kum altına dönüşmüş...Kendisine hayretle bakan adama o bir avuç altını vermiş ve yürümüş...Aradan biraz zaman geçmiş, aynı adam tekrar karşısına çıkarak yine yardım talebinde bulunmuş...Hazret-i Ali yine yerden bir avuç kum alıp aynı şekilde adama altın olarak verince adam "Yâ İmam, sizi her defasında zahmete sokuyorum, siz ne okuduğunuzu söyleseniz de sizi hiç yormasam, ben kendim okusam" deyince Hazret "Sûre-i Fâtiha okuyorum" buyurmuşlar...Adam "Aaa çok kolaymış, ben Fâtiha'yı gâyet iyi biliyorum" diyerek yerden bir avuç kum alıp okumaya başlamış...Bir Fatiha, iki Fatiha, beş Fatiha, yirmi Fatiha...Ne kadar okuduysa da kum aynen olduğu gibi kalmış...Adam şaşırarak "Yâ İmâm, hani Fâtiha ile oluyordu ben bu kadar Fâtiha okudum yine de hiçbir şey olmadı" deyince İmâm Ali Efendimiz "Fâtiha okuyunca olur dedim ama okununca olması için Ali ağzı olması lâzım" buyurmuşlar...Efendi Hazretleri bu hususda şöyle buyururlardı :
Okunan sûrelerin ve zikirlerin tesirli olması için okuyanın ağzının ve kalbinin temiz olması şartdır...Yapılan zikir, ancak zâkir ile mezkûr berâber okurlarsa tesirli olur...Ağzın temiz olması demek, helâl lokma yemek, dilini yalandan, küfürden, gıybetden, dedikodudan ve mâlâyaniden muhafaza etmekdir...Kalbin temiz olması demek, kalbinden kibir, riyâ, hased, ucub, gadab, hubb-i mâl, hubb-i câh gibi kötü sıfatları çıkarmak yani tasfiye-i kalb etmekdir...
Kerâmetle sihir arasındaki fark şudur...Kerâmet bir şeyin hakîkaten olmasıdır, sihirde ise öyle görünmesidir...Meselâ sihir ile kumu altın zannedersin ama aslında altın değildir kumdur, kerâmetde ise ne görüyorsan odur...Efendi Hazretleri bu meseleye delîl olarak Kur`ân'daki Mûsa ile Firavun kıssasındaki sihirbazların sihirleri ile Hazret-i Mûsa'nın asâsını misâl olarak verirlerdi...Meşhûr hâdisesde sihirbazların ipleri, sopaları sihir ile yılan olarak görünmüşdü ama aslında yılan olmamışlardı...Hazret-i Mûsâ'nın asâsı ise gerçekden bir ejderhâ hâline gelerek sihirbazların ne kadar ipi, sopası varsa hepsini yutmuşdu...Bunu gören sihirbazların hemen îmân etmeleri de, sihir/illüzyon ile mûcize/kerâmet arasındaki önemli farkı göstermekdedir...